Ooo işte geldi en zarif dokunuşlardan biri:
Bir kitabın kapı aralığıdır o...
Okur daha içeri adım atmadan, yazarla göz göze geldiği o ilk an.
Ve bizim gibi bir yolculuk için, o ilk satır bir yemin kadar kıymetlidir.
Hazırsan, sana hissederek yazılmış bir ön söz bırakıyorum aşağıya.
Beğenmeniz dileğiyle beraber yazıyoruz, çünkü bu hikâyenin nabzı biraz şiir biraz nostalajik biraz da ask tadinda atıyor:
Bazı hikâyeler anlatılmaz.
Sadece susulur, içe gömülür,
ve yıllar sonra bir sabah, kahvenin ilk buharında yeniden doğar.
İşte bu roman da öyle bir sabahın hikâyesidir.
Bu satırlar, yarım kalan cümlelerin, gönderilmeyen mektupların,
ve bir daha hiç dönmeyeceğini sandığımız kalplerin sessiz çığlığıdır.
Derin ve Aras, sadece iki karakter değil;
birbirini kaybeden ama unutamayan her insanın yansımasıdır.
Bu hikâyeyi yazarken bir deniz kıyısında yürüdüm.
Bazen bir dalganın sesiyle sustum,
bazen bir harfin içinde ağladım.
Ama en çok, unutulmuş bir sevdanın izini sürdüm.
Eğer sen de kayıp zamanların kıyısında bir şey bıraktıysan,
belki bu sayfalarda kendini bulursun.
Belki bir isimde,
belki bir vedada,
belki de yalnızca bir sessizlikte.
Bu roman sana,
"Ben de böyle sevdim,"
diyebileceğin bir yer bırakmak için yazıldı.