Sigarasından son bir nefes çekerek yere attığında gri dumanını başını bana çevirdiğinde dudakları arasından bıraktı. Yerdeki sigara izmaritini ayağıyla ezerek vücudunu bana çevirdiğinde gözlerini gözlerime sabitledi. Belli bir süre gözlerini dahi kırpmadan gözlerime baktığında, içimde kopan fırtınalardan haberi bile yoktu. "Sonunu bilmediğim, büyülü ama bana özel bir dünya olduğunu düşünüyorum. Dünyasın çünkü yaşayabildiğim tek yer senin yanın. Ya da yaşamayı becerebildiğim... Sonunu bilmiyorum çünkü benden sakladığın onlarca şey varken buna karar veremiyorum. Büyülüsün çünkü sana kızgınken veya öfkeliyken bile beni mutlu edebilen tek gerçeğimsin. Ama bu dünya beni korkutuyor. Çünkü artık biliyorum ki son nefesimi nefes alabildiğim tek yerde vereceğim. Gerçeğim olan sensin ve senin yanın Hazal. Dudakların zehir, kelimelerin katil. Bizi bitirecek biliyorum. Ama duymak istiyorum." Ve Ekin Gürsoy, yine en olmaması gereken bir zamanda yüreğime dokunmayı başarmıştı. Kırılmış bütün parçalarımı onarmıştı, ben onun bütün parçalarını kırmak üzereyken...