Velarion'un lanetli topraklarında, bir zamanlar dört büyük hanedanın hükmettiği dönemler artık sadece küllere ve unutulmuş kehanetlere dönüşmüştür. Bu topraklarda, halkın ihanetle düşürdüğü son hanedanın kızı Mirelya, doğuştan sahip olduğu karanlık güçlerle büyümüştür: gölgelerle konuşur, ölümü pazarlık konusu yapabilir ve Kül Kanı adlı ateşle doğan büyü yetenekleri onun elindedir. Zindanda işkence görmüş ve acının şekillendirdiği bir savaşçı olarak hayatta kalan Mirelya, sessizce intikam ve hesaplaşmasının planlarını yapmaktadır.
Solaria İmparatorluğu'nun en kararlı ve kudretli generallerinden biri olan Yaromir, ışığın ve adaletin simgesi olarak yetişmiş, disiplinli ve ölümcül bir stratejisttir. İlk karşılaşmalarında birbirlerine düşman olan Mirelya ve Yaromir, zamanla ortak bir amaç ve kaderin keskin ipliğiyle birbirlerine yaklaşacak; güven, saygı ve birbirlerini anlama üzerinden derin bir bağ kuracaklardır. Bu bağ, iki güçlü varlığın, karanlıkla ışığın kesiştiği noktada birbirini tamamlamasıdır.
Hikâye, sadece bir taht için verilen savaş değil; ihanet, lanet, adalet ve öfke arasında şekillenen bir dönüşüm öyküsüdür. Mirelya ve Yaromir, geçmişin acılarıyla yüzleşirken hem kendi güçlerini hem de birbirlerinin sınırlarını keşfedecek, gölge ve ışığın kesişiminde şekillenen bir ittifak yaratacaklardır. Bu, karanlığın, stratejinin ve zarafetin hüküm sürdüğü bir epik serüvendir; her sayfasında ölüm, öfke ve güçle yoğrulmuş bir dünya okuyucuya sunulacaktır.
"Yanımda hüküm sürecek bir kraliçe istiyorum."
Lucifer artık yalnız kalmak istemiyordu; bu kez gözü insan bir eşteydi. Binlerce yıl boyunca tek başına hükmeden Cehennem'in Efendisi, nihayetinde kendine bir kraliçe arıyordu. Fakat işler planlandığı gibi gitmedi... Çünkü Azazel ona bir kadın değil, bir erkek buldu.
Ve o andan sonra cehennemde hiçbir şey eskisi gibi olmadı.