Kabuslar görüyorum... onlarca, hatta yüzlerce insan... tanıdığım, ya da ta-nımadığım. Tek hissettiğim ise onlardaki istek... intikam alma isteği.
Her an yanımdalar. Hiç gitmiyorlar ve aldığım her nefeste canımı yakıyor-lar. Hele içlerinden bir tanesi... bir tek onun için üzülüyorum. En çok onun çare-siz bakışları yakıyor canımı.
Hepsini tanımıyorum ama canlarını yaktığımı biliyorum. Her birinin sonu çok korkunçtu. Peki neden oldu bu? Bizzat ben miyim katilleri, yoksa kayıp ka-derim mi? Beni tanıyanların can vermesini ben mi seçtim yoksa doğa bekçileri mi?
Peki ben kimim? Bunun cevabını biliyorum. Ben, gelmiş geçmiş en güçlü varlığım. Türümün son örneği... Bir de lanetim var. Sevdiklerimi, sevenlerimi, tanıdıklarımı vuran bir lanetim.
Ben Alice Blackwood'um. Sir Henry R. Blackwood'un tek varisi. Sen de ar-tık beni tanıyorsun. Kaderini saptırıp saptırmadığımı bilmiyorum. Ama saptırmış olsam da, artık kimseyi umursamıyorum.
İnsanlar üçe ayrılır; yaşayanlar, yaşamayanlar, yaşayamayanlar.
Kanser hastası olan Yargı Yargıcı ölümü beklerken gözlerini hiç bilmediği bir evrende açar. Ölülerin arasından seçilerek geldiği bu evrende kendilerine Yaşamayanlar derler. Hâlâ Dünya'da kalanlara Yaşayanlar; ölen, ikinci şansı hak eden ama büyü gücü uyanmamış kişiler ise Yaşayamayanlar'dır.
Yaşayanların arasında olmak için vücudunda grup sembolünün belirmesi gerekir. Bu durum geciktikçe tedirgin olan Yargı hiç beklenmedik bir şeyle karşılaşır; Dünya'da hiç aşık tatmamıştır çünkü ruh eşi Yaşamayanlar'dadır.
Ölerek kurtulamazsınız Yaşamayanlar'a hoş geldiniz.