Sarmaşık çiçeği, aşkın ve sarsılmaz bağlılığın sembolüdür. Kendini sardığı nesneye öylesine tutunur ki, kopmak bir yana, onunla bütünleşir; dayanıklılığıyla hayranlık uyandırır; zarif görünüşünün ardında, sarsılmaz bir güç taşırmış. Zarif ama dirençli, sessiz ama kararlı.
Tıpkı o, iki çift sarmaşık yeşili gözler gibi...
Nazenin'in yüreğine sessizlik içinde çöreklenen, en derin yerine sıkıca tutunan o bakışlar...
Öylesine kuvvetli, öylesine samimi bir bağ vardı ki aralarında, sözcüklere ihtiyaç duymadan, kalpten kalbe kurulan o görünmez köprüde bulmuşlardı birbirlerini.
Azîz Ağa:
"Varsın hiç çocuğumuz olmasın, Kırlangıç. Biz, anne-baba hasretiyle kavrulan çocuklara yuva oluruz."
Ayşe:
"Anneler hep can yakar, Azîz... Ya ben de annem gibi olursam? Ya onların canını yakarsam... Çok korkuyorum.
Yüreğim... onun gibi bir anne olmaktan korkuyor.
Eğer bir gün çocuğumun canını yakarsam...
Babamın yapamadığını yapar mısın?
Çocuğumu benden korur musun? Olur musun onun kalkanı?"