
"O gün... oraya gitmeseydim..." Gözlerimi açmak bile acı veriyor. Tavan beyaz... sessiz... ama içimdeki çığlıklar beynimi deliyor. Sol tarafımdaki sızı dayanılmaz. Kolum sargılı, nefes alışlarım kesik kesik... ama acının kaynağı bedenim değil. "O hatayı yapmasaydım..." Boğazım düğümleniyor. Dudaklarım kurumuş, konuşmak bile bir işkence. Ama zihnim susmuyor. Her şey yeniden ve yeniden canlanıyor gözümde. "Şu anda yaşıyorlardı." Sözlerim neredeyse fısıltı... ama içerdiği suçluluk, beynimi zonklatıyor. O çocukların gözleri... çığlıkları... kan içindeki duvarlar... Hepsi hâlâ orada, göz kapaklarımın arkasında tazecə dayanır. "O kadar işkenceye maruz kalmazdılar..." Gözümden bir damla yaş süzülüyor. Yanıyor. Hem gözüm, hem içim. "İnsanlara bu kadar acı yaşatmazdım. Hepsi benim suçum..." Bilmiyordum. O adamlara güvenmemeliydim. Onların sözlerine kanmamalıydım. Ama kanmıştım. Sadece bir an... sadece bir karar... ve her şey yıkıldı. Elimi yavaşça karnıma götürüyorum. Bandajın altında hâlâ kanayan bir gerçek var. Ve bu gerçekle yaşamak... belki o işkenceden bile daha zor olacak. Kapının arkasında ayak sesleri... biri geliyor. Belki beni almaya, belki sorguya... ya da belki beni susturmaya. Ama ne yaparlarsa yapsınlar... o gün oraya gittiğimi asla unutturamayacaklar. Çünkü o günle birlikte ben de öldüm. Yaşayan sadece bir kabuk... bir suçlu.All Rights Reserved