Bazen bir hikâye acıyla başlar.
Bazen bir kadın, çocukken ölür de kimse fark etmez.
Tilya o kadınlardan biriydi.
Adını herkes duymadı. Ama gözlerinde sessiz bir isyan, ellerinde görünmeyen yaralar taşıyordu.
O eller...
Ne zaman bir yaraya değse, sanki acıyı biraz olsun alıyordu.
Oysa kimse bilmiyordu:
En çok kanayan hep kendisiydi.
On beş yaşında başına gelenleri kimse öğrenmedi.
Ama o sustu.
Unutmadı.
Ve bir gün, geçmişine uzanıp bir taş çaldı.O taş onu farkında olmadan şifasına götürdü.
Yavuz'un hayatında kurallar, cezalar ve kan vardı.
Sevgiye yer yoktu.
Güvenin, şefkatin adı unutulmuştu.
Ve tam o sırada, yolları kesişti.
Bir anlaşma yapıldı.
Ve her şey, sandıkları gibi kolay olmadı.
Tilya'nın dokunduğu her yara, Yavuz'un içini kanatırken...
Yavuz'un sustuğu her karanlık, Tilya'nın geçmişini çırılçıplak önüne serdi.
Bu mutlu bir aşk hikâyesi değil!
Bu bir kurtuluş masalı hiç değil!
Şarap Tenli, bir kadının suskunluğundan doğan çığlık, bir adamın karanlığına düşen tek ışık olabilir mi?
Yoksa ikisi de yalnızca birbirini daha çok yakmak için mi buldu?
!!Mina Aydemir yeni gönderi paylaştı!!
-
-
İnfluencer olan ablanız evde şarkı söylerken sizi çekip paylaştığı video hayatınızı ne kadar değiştirebilir?
Luna Aydemir kendi halinde 12. sınıf öğrencisidir. Annesi onu doğururken ölen Luna, annesinin ailesi tarafından bir lanet olarak tanınırken hiçbiriyle görüşmemektedir.
1 ablası, 3 abisi olan Luna genelde içine kapanık bir kızdır. Tabi ablası ve abileriylerken biraz daha Güler yüzlü bir kızdır
Babası onu doğduğundan beri sevmiş, eşinin emaneti saymıştır. Fakat Luna büyüdükçe babasının ona sevgisi azalır ve uzaklaşır
Ah paten de sevdiğini söylemiş miydim?
Herşeyin üstüne birde doğduğunda karıştırıldığını öğrenince sizce neler olur?
Küçücük bedenine birçok acı sığdıran bu kızın hayatını okumaya ne dersiniz?