Hiçlik Çiçeği, varoluşun iç içe geçmiş katmanlarında yankılanan, zamanın kıyısında soluk soluğa kalmış bir kimlik arayışının öyküsüdür. Ruhuna çocuk yaşta düşen sevgisizlikle büyüyen Değer'in hikâyesi; yalnızlığın iliklere işleyen soğuğunda serpilen, sessiz çığlıklarla örülmüş bir yaşamın izlerini taşır.
Kendi geçmişinin suskun duvarlarını aralamaya çalışırken, onu içine çeken başka bir gerçeklikte bulur kendini. Burada zaman durmuştur; yaşamla ölüm arasındaki çizgiler silinmiş, insanı kendi benliğine kilitleyen o sonsuz boşluk görünür hâle gelmiştir. Ve bu boşlukta, Değer'i tanıyan bir yüz belirir. Zamanın dokunamadığı, ebedi gençlikte donmuş bir silüet.
Geçmişin yaralarıyla yoğrulmuş bir efsanenin gölgesinde, Değer'in içsel yolculuğu, hiçlik, aidiyet ve sevgiyle sınanır. Hiçlik Çiçeği, değersizlikle büyüyen ruhların bile karanlıkta nasıl çiçek açabileceğini fısıldar. Her sayfasında yavaş yavaş kanayan bir yara gibi, sessizce büyür ve okuyucunun kalbine kök salar.
> Bu kitabın tüm hakları yazara aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, alıntılanamaz veya yayımlanamaz.
Kurgu bana aittir!
Ben Rüveyda. Hayatım sıradan... hatta fazlasıyla sıkıcıydı. Tek eğlencem, yakın arkadaşım Barın'la birlikte takıntılı olduğumuz webtoonu tekrar tekrar okumaktı.
Benim kalbim karanlık ve tehlikeli Dük Joseph Dean için çarparken, Barın herkesin nefret ettiği Prenses Vanessa Honest'i savunmaktan asla vaz geçmezdi.
Ta ki bir gece, internette bulduğumuz ve bizi istediğimiz evrene ışınlayacağını iddia eden bir ayini deneyene kadar... Mumlar yaktık, saçma sözler fısıldadık. Gülüp eğlendik. Sonra uyuduk.
Sabah uyandığımızda, posterlerle kaplı odamızda değildik.
O çok sevdiğimiz webtoonun tam içindeydik.