Bir kaza. Bir bakış. Ve hiçbir fren, o geceden sonra tutmadı...
Monako, yaz gecelerinin en parıltılı olanındaydı. Limandaki yatlar, kristal kadehlerde şampanya, kulüplerin üzerine çöken ışıklı sis... Her şey fazla güzeldi. Fazla parlak. Fazla yapay.
Eva Colonna için ise bu gece, sadece tatilin başlangıcıydı. Ester ve Valerio'yla gülüşerek içeri girdiklerinde, dans eden kalabalık ve içki kokusunun arasında yabancı hissetse de bunu kimseye belli etmedi. Sade ama zarif elbisesi, yeşil-mavi gözlerinin içini gösteren o belirgin bakışlar... Eva çoktan fark edilmişti bile.
Valerio'nun heyecanla kolunu tutmasıyla sarsıldı:
- Charles Leclerc! Masanın orda. Foto çekilelim mi?
Eva gözlerini devirdi. "Gerçekten mi?"
Ama Valerio dinlemedi. Ester biraz isteksizce peşinden giderken Eva bir adım geride kaldı. İçinden, "Lando olsa asla böyle davranmazdı," diye geçirdi.
Charles'la olan o ilk temas, tam da beklendiği gibi tatsızdı. Ne bir gülüş, ne bir selam. Sadece yorgun bir bakış ve uzaklaşan bir sırt. Eva için bu, "tipik ego" sinyaliydi.
Ama gecenin sonunda, Valerio'nun kullandığı araba Charles'ın arabasına çarptığında her şey değişti.
Polis. Panik. Kaçışan adımlar. Ve Eva ile Ester'in, sabahı karakolda karşılaması.
Eva, hayatı boyunca planlı biri olmuştu. Ama planlarının arasında asla Red Bull Racing'de Max Verstappen'in asistanı olmak yoktu. Ve kesinlikle Charles Leclerc'e yeniden rastlamak da...
Ama hayat bazen, en sert virajlarda başlar.
Ve bazen bir kazayla, yeni bir yol çizilir.