---
Zamanın ötesinde, büyünün hâlâ canlı olduğu bir çağda, kehanet bir ismin etrafında yankılanırdı: Adora.
O, Güneş Krallığı'nın tek varisi... ve kutsal kalbin muhafızıydı.
Kalp, sadece bir sembol değil; evrenin düzenini, canlıların kaderini, ışıkla karanlığın dengesini tutan yaşayan bir güçtü. Ve bu güç, yıllar önce mühürlenmiş, yalnızca "Kalp Muhafızı" tarafından korunabilecek hale getirilmişti.
Ancak karanlık pusuda bekliyordu. Kuzey İmparatorluğu'nun hükümdarı, kalbi ele geçirerek evreni kendi karanlığına boyamak için bir plan kurmuştu: Adora'yı oğluyla evlendirmek.
Fakat Adora'nın kalbi, çok önceden çalınmıştı-bir lanet sonucu adı bile unutulmuş, gölgelerin içinden doğan bir prense...
O artık kralın yanında, bir muhafız... Adora'nın kaderiyse onun gözlerinin içinde saklı.
Kehanet sesleniyor:
> Kalbi koruyan düşerse, evrenin kalbi de susar.
---
...Düşmanların dostlara, dostların ise düşmanlara dönüştüğü bir dünyada büyüleyici bir aşkın hikayesi...
"Yalan söylüyorsun."
"Öyle mi?" Bunu bir meydan okuması olarak görmesini istemiyordum ama yine de yüzümü çevirmedim. "Sana ait olmayan şeyleri istememelisin." dedim düşünmeden. Bedenim zincire dolanmış olmasaydı eminim daha ikna edici olabilirdim. Susuzluk boğazımı yakmıştı.
Onu eğlendirmiş olmalıyım. Kısa ve içten bir kahkaha attı. "Ve bunu küçük bir hırsız söylüyor?" Bana doğru eğilip çenemi kendisine doğru kaldırdı. Bana bu kadar kolay dokunabilmesinin şaşkınlığıyla donakaldım. Parmak uçları soğuk yanaklarımdan boynuma doğru inerken doğrudan gözlerimin içine baktı. Tüm tüylerimi diken diken etmişti. "Hala anlamadın mı? Sen zaten bana aitsin."
Kesinlikle şaka yapmıyordu.