İnsan bazen bağırarak değil, susarak yorulur.
En çok da sevdiği insanlara kırılır. Çünkü onlardan beklemediği şeyleri yaşar.
Bazı acılar çığlıkla değil, sessizlikle büyür.
Ve insan büyüdükçe fark eder:
Herkesin çocukluğu bir evde değil, bir suskunlukta kalır.
Su da böyleydi.
Bir evde doğmadı, bir karmaşada büyüdü.
Konuşmaktan çok dinledi, istemekten çok verdirdi hayat.
Sonra bir gün bedeni konuşmaya başladı.
Ve o an anladı...
En derin kırgınlıklar kelimelerle değil, hücrelerle susar.
Su yalnız bir çocuk değildi,
O, içinde biriktirdiği sessizliğin adıydı.
"Üsteğmen... Evlensen ya benle."
Dört kelime.
İki hayatı bilinmez bir oyuna sürükleyen dört kelime.
Peri'nin sığınacak bir liman ararken tutunduğu tek adam.
Ve Mahir'in aklını susturup kalbini dinlemek zorunda kaldığı tek kadın.