Mardin'in toprağında, yüzyıllardır süren iki aşiret: Karabeyler ve Zilanlar. Her ikisi de kudretli, her ikisi de acının, geleneğin ve sözü geçen erkeklerin soyundan gelen insanların yurdu.
Ama bu hikaye, erkeklerin hikayesi değildi. Bu, bir kadının; Elin'in hikayesiydi.
Elin, Zilan Aşireti'nin içinde büyümüş, ailesinin sevgisini gölgede bırakacak kadar sert bir dünyada yetişmişti. Gözleri çocukken dahi dağları arar, rüzgarı dinler, kalbi bir yerlere ait olmadığını fısıldardı. Herkes onun gözlerinde bir isyan görür ama adını koyamazdı.
Ve bir gün o isyan, bir yüzle çarpıştı: Sidar Karabey.
Sidar, Karabeyler'in varisi, babasının gölgesi kadar soğuk ve gururlu bir adamdı. Gözleri bir dağın gölgesinde donmuş gibiydi. Elin'le ilk karşılaştıklarında ne söz, ne selam, sadece bir bakış... Ve o bakış, iki ayrı dünyanın kaderini çarpıştırdı.
Babaannesi bu çarpışmayı görmüştü ve fark etmişti ki su ve taş artık karşılaşmışlardır. Artık onları ayırabilecek herhangi bir güç olduğunu düşünmemişti. Çünkü bu, sadece aşkın değil, aynı zamanda yüzyıllık bir düşmanlığın da yeniden doğuşuydu.
İşte o andan itibaren Elin'in adı, sadece Zilanlar arasında değil, Karabeyler'in gecelerinde de anılır olmuştu. Onun yürüdüğü yol artık sıradan bir kader değil, halkın fısıltılarına konu olan bir destana dönüşüyordu.
17 yıllık hayatının yalan olduğunu öğrenen Mehir kendini tanımadığı bir çok yüzün içinde bulur. Geçmişi hiç iyi olmadığı gibi yeni ailesinde abileri ile de hiç iyi anlaşamaz.
Herkesin bildiği gerçek ailem kurgusu.
*Kitabın konusu genel kitaplar ile aynıdır benzer karmalar olabilir. İlerleyen bölümler tamamen bana aittir. Çalındığında gereken yapılacaktır.
"Düzenlemeye alınacak.
*Kafama göre, eğlencesine.
*Kitaba şans vermeniz gerekiyor bence.