
Kendisi de dahil herkese kırgın küçük bir kızın hayatı, gülüşünde tüm yaraların ilacını barındıran adamla kesişti. Güneş gibiydi adam; ama kızı herkesten çok yaktı.
Tüm gerçeklerin yalan çıktığı bir hayatta zordu başı dik yaşamak. Boşuna değildi kendini kimsenin bilmediği masallara adamak; sonunu düşünmeden!
Köşkün sahibi gelmiyordu bir türlü. Bir harabeye kocaman bir köşk inşa etmişti ama gelmiyordu.
Bahçıvan köşkün bahçesinde güller sümbüller yetiştiriyordu. Dikenleri dert etmiyordu ama keşke köşkün sahibi gelip fırtınalarda sahip çıksaydı köşküne. Bahçıvanı umursamasa bile kendi mülküne sahip çıksaydı...
Köşkün kurulduğu yerden sürekli haber gönderiyorlardı; ama haberci utangaçtı. Bir kere bile köşk sahibinin karşısına çıkıp da anlatamadı.
Ve bir gün her yeri yıkıp viran eden bir fırtına oldu. Köşkün sahibi yine gelmedi. Bahçıvanın parçalarını bile bulamadılar ve geriye kalmış ne varsa onunla birlikte gömdüler o şehre. Geri dönüp bakmadılar bir daha...
Girme benim şehrime , viranedir artık.
Ey sevgili umduğunu bulamazsın geri dön.
Bir yere varacağını sanma, o yolun sonu gözlerimdeki çıkmaz sokak!All Rights Reserved1 part