Bazen geçmiş seni hiç beklemediğin bir anda yakalar.
Bazen de o karanlık, seni ellerinden tutup kendi dipsiz kuyusuna sürükler.
Duru Yılmaz, Türkiye'nin en zeki ve en cesur ajanlarından biridir. Hayatı boyunca her şeyin kontrolünü elinde tutmayı başarmış, her savaşın galibi olmuştur.
Ama geçmiş, sandığından daha köklü bir düşmandır.
Yıllar önce kaçırılan bir çocuk...
Beynine yalanlar doldurularak büyütülmüş bir adam...
Ve o adamın kalbinde tek bir hedef vardır: Yılmaz Ailesi.
Lorenzo Russo, bilmeden kendi öz kardeşi Duru'yu kaçırdığını öğrendiğinde, artık her şey için çok geçtir.
Çünkü herkes çoktan bir yalanın ortasında sıkışıp kalmıştır. Ve gerçek düşman hâlâ karanlıkta beklemektedir.
Matteo Ricci geçmişiyle yüzleşirken, Lilia Karahan gölgelerin içinden gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır.
Duru ise her seferinde yalnız bırakıldığı karanlıkla, kendi başına mücadele etmek zorundadır.
Kan bazen seni yaşatır.
Bazen de seni öldürür.
Ama geçmişin yankısı asla susmaz.
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"