KADERİN CİLVESİ
Bazen kader, en büyük düşmanını kalbine yerleştirir.
Soğuk duvarların ardında yetişmiş, hayatı hep bir görev ciddiyetinde yaşamış bir kadın: Duru Işıl Akay.
Acının öğretmenliğinde büyümüş, adaleti kılıcı gibi kuşanmış bir polis. Suçlular için gözü karadır, kalbi serttir. Çünkü bir zamanlar, kimse onu kurtarmaya gelmemiştir. Artık o, kimsenin kurtarıcısı değildir.
Adaletin terazisini elinde tutar, ama kalbinin kefesi yıllardır boş. Aşka küskün, duygulara yabancı, yaraları sessizce sızlayan bir savaşçı. Her başarı, onun için biraz daha yitip giden insanlığın yerini doldurur.
Ve karşısına çıkan adam: Aslan Ares Karaer.
Karanlık dünyanın içinde doğmuş, kendi gölgesinde büyümüş bir mafya lideri. Acımasızlığıyla nam salmış, düşmanlarının nefesini kesecek kadar soğukkanlı. Ama içindeki barutu kimse görmez.
Hayatı boyunca sevilmemiş, ama saygı duyulmuş. Şimdi karşısındaki kadın, onunla savaşacak tek kişi. Belki de ilk kez, biri onunla göz hizasında duruyor. Ve ilk kez, biri ona düşman olurken ruhunu okuyor.
İki yaralı kalp... Biri polis, biri mafya. Biri ateş, biri barut.
İkisi de nefreti ezbere biliyor. Aşk mı? Onun adını anmak bile yasak.
Ama kaderin bir cilvesi var:
Yaralar bazen, düşmanın gözlerinde iyileşir.
"Kaderin Cilvesi", adaletle suçun, nefretle arzunun, geçmişle geleceğin savaştığı bir hikaye.
Ve sonunda... belki de sadece biri hayatta kalacak:
Ya aşk...
Ya intikam.
"Üsteğmen... Evlensen ya benle."
Dört kelime.
İki hayatı bilinmez bir oyuna sürükleyen dört kelime.
Peri'nin sığınacak bir liman ararken tutunduğu tek adam.
Ve Mahir'in aklını susturup kalbini dinlemek zorunda kaldığı tek kadın.