"Her yıkımın küllerinden bir hikâye doğar.
Benim hikâyemse kanla, acıyla ve sırlarla yazıldı."
Ben, kendi ellerimle gömdüğüm geçmişin mahkûmuyum.
Gözlerimin önünde yandı hayatım.
Çığlıklar sustu, ışıklar söndü, geriye sadece kül kaldı.
O günden beri neye dokunsam ya parçalandı ya da beni parçalamak için geri döndü.
Sevgiye açtım kalbimi, ihanetle karşılaştım.
Adalet istedim, kanla sınandım.
Bir çiçeğe baktım, ölümü hatırladım.
Birine güvendim, en çok o yaraladı.
Şimdi önümde iki yol var:
Ya küllerimden doğacağım...
Ya da külün kendisine dönüşüp, rüzgârın savurduğu bir hiç olacağım.
"Hayatın terazisi gerçekten var mı, yoksa herkes kendi kanıyla mı tartıyor hayatı?"
Şimdi bana bak.
Benim gözlerimde masumiyet değil, küllerin içinden doğan karanlık var.
Ve bu karanlığın içinde, ya adalet olacağım...
Ya da kendi yok oluşuma tanık olacağım.
-Tamamlandı-
Bilinmeyen Numara: Buna inanmıyorum
Bilinmeyen Numara: Aşkı hissedemeyen biri nefretide hissedemez
Bilinmeyen Numara: Sen, etrafını nefretle izleyen sen.
Bilinmeyen Numara: Nefretten haberdar olup diğer tüm güzel duygulardan nasıl bihaber olabilirsin?
Bilinmeyen Numara: Buna inanmıyorum
Bilinmeyen Numara: Son bir şey daha
Bilinmeyen Numara: Bana nefretin ne olduğunu öğrettiğin için sana teşekkür ederim
Bilinmeyen Numara: Senden nefret ediyorum Kuzey Alacalı
Bilinmeyen Numara: Esenlikler dilerim