Vincent, mafya dünyasının acımasız kurallarına doğmuş bir varis. Soğuk, karizmatik ve sessiz bir ateşin içinde yanıyor. Babasının gölgesinde, kuzeninin iftiraları ve tehditleri arasında sıkışmış, kendi kimliğini bastırarak hayatta kalmaya çalışıyor.
Çünkü bu dünyada "eşcinsel" olmak, sadece bir kusur değil-tahtın anahtarıyla oynayan bir zayıflık.
On yaşından beri kuzeninden nefret ediyor.
Ama nefretin asıl sebebi geçmişte değil... geleceğin içinde büyüyor.
Babasının ölümünden sonra otopsi raporlarına "Kalp krizi" olarak geçirilmiş ölüm nedeni, tüm ilgiyi üzerinden uzaklaştırıyor. Fakat babasının aslında kalp krizi değil, içtiği şeye ilaç konularak öldürülmesi gün yüzüne çıkıyor. ailenin baş patronu ölünce aile tamamen çöküyor. Vincent bir anda yalnız kalıyor. Bu sessizliğe karşın bu aileye musallat olan rakip mafya aile saldırıya geçti. Savaşlar, tehditler, savunmasızlıklar baş gösterince aile zaten zayıflıklarıyla yerin dibine batmanın eşiğine geliyor. Bu süreç içerisinde çıkan çatışmada ailenin en güvenilir koruması, aynı zamanda Vincent'ın abisi gibi gördüğü, kardeşi gibi sevdiği, ikinci babası gibi saydığı kişi de Vincent'ın ellerinden kayıp gidiyor. Vincent'ın Hem Babası, hem de koruması elinden kayıyor. Ailesi çözülüyor, düşmanlar harekete geçiyor. Vincent, kaybettiklerinin ağırlığıyla bir bara sığınıyor ve orada kaderini yeniden yazacak kişiyle tanışıyor.
Gizemli bir barmen.
Ve tek başına yedi adamı dövebilecek kadar tehlikeli.
Vincent onu izliyor...
Ve hemen ardından Vincent, aynı barı ziyaret etmesi gerektiğinden fazla ziyaret ediyor.
Ve bu savaşta Vincent'ı sadece düşmanlar değil...
susturulmuş kimliği, acı dolu geçmişi ve bir Bodrum dolusu vahşi papağan izliyor.
Onlar... ateşle barut gibiydiler. Bir araya geldiklerinde yanmamak imkânsızdı. Cihan ile Alya'nın hikâyesi başından beri imkânsızdı; yasaklarla, engellerle, göz göze geldiklerinde bile içten içe yanan bir tutku ile örülmüştü. Birbirlerini sevmekten vazgeçemediler ama yan yana durmaları bile felaketi çağırıyordu.
Cihan için Alya dokunulmazdı. Elini uzatsa yanacağını biliyordu, ama kalbi her defasında ona koşuyordu. Alya ise kendi içinde f ırtınalar taşıyordu; hem sevgisinin büyüklüğüyle hem de anneliğinin ağırlığıyla. Onu vazgeçilmez yapan şey belki de buydu: ulaşılmaz, yasaklı ve bir o kadar da gerçek oluşu.