
Gözler değil, sözlerdir insanı en derin yaralardan biriyle tanıştıran; çünkü bir bakış susabilir, ama bir söz susmaz. Gözlerin sustuğu yerde sözler başlar, usulca süzülür dudaklardan, sonra sinsi bir duman gibi sarar kalbi. En acımasız zamanlarda, en kırılgan anlarda gelir o sözler, yavaş yavaş değil, bilinçli bir zehrin kararlılığıyla. Ve bilirsin, her hecesinde bir çöküş, her kelimesinde bir sarsıntı saklıdır. "Söylesene Atlas, daha kalbimi zehirleyeceğin bir nokta kaldı mı?" İşte o soru, teslimiyetle isyanın tam ortasında yükselir. Belki bir sitemdir, belki de sessiz bir haykırış. Çünkü yıkılmak, bazen sadece tek bir kelimenin ucundadır. Ve sen, Atlas... Sen o kelimeleri bin kez tartmadan söyledin mi hiç? Bile bile, isteye isteye kalbimi örseledin mi? Bana kalan, senin sözlerinden süzülen o ağır sessizlik. Her harfinde yeniden kanayan yaralar, her cümlede biraz daha kendini unutan bir yürek. Senin ağzından çıkan her söz, içimde yankılanan bir çan gibi. Ve artık bilmiyorum, o çan neyi haber veriyor: bitişi mi, başlangıcı mı? Belki de sadece... bir sona hazırlanışı.All Rights Reserved
1 part