İki yıl boyunca, her gece gözlerini kapattığında karşısına çıkan o silüet... Adını bilmediği, sesini hiç duymadığı ama her defasında aynı beyaz elbiseyle rüyalarına düşen bir yabancı... Siraç, o kadını unutamadı. O gözleri hiç görmeden ezberledi. O silüetin yüzünü hiç tanımadan sevdi. Kendi bile inanmazken buna, kader onun yerine çoktan kararını vermişti.
Ve sonra... Gerçek dünyanın ortasında, kan ve terle yoğrulmuş bir askeri görevde, bir hastane koridorunda, o rüyanın içinden yürüyüp gelen bir kadınla karşılaştı: Elzem Miray Albayrak. Yumuşaktı, sivri dilli, gülerken bile dikenli bir çiçek gibiydi. Ama onun da gözleri başka türlü karanlıktı. Onun da geçmişi suskundu, derindi, kirliydi.
Bu sadece bir karşılaşma değil. Bu, iki farklı yarımın birbirine dokunmadan nasıl tamamlandığının hikâyesi.
Aşk sanıldığı kadar yumuşak değil; bazen iki ruh gururla sınanır ve bazen sadece bir ışık yeter bir ömrü aydınlatmaya.
Elzem, yeni atandığı Alacakaranlık Timine uyum sağlamaya çalışırken, timin her bir üyesinde kendinden bir parça bulmayı beklemiyordu. Kayıp ruh ikizi Egemen, sırdaşları Efsun ile Safir, abisi Levent, dert ortağı Ateş ve önemlisi ise hayatının meşalesi Gurur ile yeni bir hayata atılacağını bilmiyordu. Bu tim ona hiçbir zaman sahip olamadığı bir yuva olacaktı ama o henüz bunu bilmiyordu.
"GURUR IŞIĞI"
Bir adamın gölgelerle boğuşurken içindeki ışığı bulma hikayesi, bir kadının gülüşünün arkasında sakladığı tüm enkazlarla var oluşu ve kaderin, rüyaların en derinine gizlediği büyük bir karşılaşma...
Bu kitap bir aşkı değil, bir kurtuluşu anlatıyor; bir timi değil, bir aileyi anlatıyor; ve en çok da bir adımı, her şeye rağmen atabilme cesaretini.
Şimdi size soruyorum: Var mısınız Gurur ve Miray'ın hikâyesini okumaya?
O özel bir çocuktu.Bunu 6 yaşında ilk farkeden kişi onun hayatını değiştirmişti.O gerektiğinde konuşurdu ama onun susması bile insanları korkuturdu.Kendisinden üstrütbeliler bile onla konuşurken iki kez düşüner,ondan çekinerdiler.
Onun hayatında yasaklara yer yoktu.O zaten sınırını bilen bir kadındı.Gözlerinde her zaman parlayan bir ateş vardı.
O gözlere bakan olursa kendisini ateşte yanmış gibi hisseder, 2 dakikadan fazla göz teması kuramazlardı.