13 parts Ongoing "Biraz daha kalsan?" Kalırdı Mahruze. Zaten anneciği de onun annesiyle sohbete dalmıştı. Kahveler içilmiş, sonra da ters çevrilmişti. Anneciği pek iyi bakardı kahve falına. Mahruze'ye de bakardı. Sonra hoşuna gitmemiş gibi, 'Al yıka şunu, içine de hiç bakma!' diye uyarırdı. Mahruze inanmazdı ama işte insanoğlu, bir telvede kader arardı. O da karmakarışık şekilleri gördüğünde epeyce anlam çıkarmaya çalışır ama bir türlü çıkaramayınca da yakalanırdı annesine. Gülerdi annesi ama yarımca. 'Merak etme,' derdi. 'Senin bahtında güzellik var. Var da sen ciğersizin birine tutulacağın için,' deyip elini sallardı. Hakikati söylemişti annesi. Ciğersiz değilse de kahpeydi gözleri. Bir baktığına bir daha bakmazdı, istemezdi işte. Çekindi Mahruze, gözlerini indirdi. Oysa gözleri tüm ışıkları içine almış gibi parlarken indirmesin istedi oğlan. Şöyle doya doya baksa, o gözlerden ufacık öpse... Bir deli cesaretti vurdu göğsünü, tuttu kızın çenesinden, kaldırdı başını gözleri değsin diye gözlerine.
Ahmet zaten olur olmadık yeminler ettiğinden bir kıymeti olur mu bilmezdi. Taştı içinde taşıyamadığı sözler.
"Gözlerin ne güzel!" Yaklaştı biraz kuş gibi titreyen kıza. "Şu dünyayı içine almış, sığdırmış gibi..." Az kalsın yıkılıyordu Mahruze. Daha evvelinden böyle sözler işitmediğinden ne diyeceğini de bilemedi. Az sonra Ahmet iyice sokulup kızın gözlerinin üzerine derin bir öpücük bırakınca ister istemez tutundu ona. Ahmet bir kere fırsatı bulmuştu ya gözlerden şakaklarına, yanağına ve en son kor gibi görünen dudaklarına bastırdı dudaklarını. Mahruze yitip gidecekti besbelli. Fakat derinlerde bir yerlerde babasının sesini duyunca toparlandı. Oysa, 'Ulan!' demeliydi Ahmet'e. 'Daha geçen günlerde 10'lardan afili Esma ile sen?' Diyemedi ama... Diyecek gibi de değildi hiç. Kaçtı durdu Ahmet'ten. Ahmet'e de sevda oluverdi bu