Belki bu kitapta sevgi bulamayacaksınız.
Belki sayfalarına gömülüp "sonunda mutlu son var" diye umutlanamayacaksınız.
Belki buradaki hiçbir satır, okuduğunuz kitaplara benzemeyecek. Çünkü bu kitap ne roman, ne romantik bir hikâye, ne de "çok satanlar" listesine girecek bir masal.
Bu kitap, yalnızca içimde kalanların, kimseye anlatamadıklarımın, belki de kimsenin bilmesini istemediğim şeylerin toplamı.
Ben biriyle oturup bütün bunları konuşmayı sevmem. İnsanlar genelde dinlemez, ya da dinliyormuş gibi yapar. Ama yazarsam... yazarsam hem kendimi duyarım, hem kelimelerim bana geri konuşur. Belki başkasına ulaşmaz, ama bana yeter.
Bu yüzden buradasın - ya tesadüfen açtın bu sayfayı, ya da gerçekten merak ettin. Ama şimdiden söyleyeyim; okusan bile bu hikâye, "okuyucuya göre" yazılmadı.
18 yaşındaki Aslı yeni okuluna gitmek için bir metroya biner.Karanlık korkusu yüzünden daha önce hiç metroya binmeyen Aslı zorluklarla kendisini yatıştırır ve üçüncü vagona gider.Tabiki kötü kaderi Aslı'yı burada da bulur.Korktuğu başına gelir.Bindiği metroda arıza çırak ve burada mahsur kalır.Malesef kötü talihi bununla kalmaz.Bu 998 kişilik metroda bir ceset ve bir katile hayatının korkusunu yaşar.Üstelik yalnız değildir.Yanında hiç tanımadığı üç genç adam daha vardır.
Acaba Can,Ali,Kaan ve Aslı...yani mahkumlar etraflarını çevreleyen demir parmaklıklardan kurtulabilecek mi?
Bu bir muamma.Ama onlar...kaderin metro hattında ki bir cinayetle birleştirdiği dört hayat, birbirinden asla ayrılmayacak.
Dikat: Bu kitap Beyza Alkoç'un Karantina serisinden esinlenerek yazılmıştır.