TEHLİKE
  • LECTURAS 576,114
  • Votos 36,005
  • Partes 94
  • LECTURAS 576,114
  • Votos 36,005
  • Partes 94
Concluida, Has publicado may 16, 2015
"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla görebilmek için. Çay yapılmayan ev de her öğün senin için çay yapıldı. Senin için tadı ailen demekti, benim için sen...

İnce belli zarif bardakların hakkı olan çay...

Yudum yudum çay içerken ince ince kalbime işlendiğini inkar ediyordum hala. Seninle dönme dolaba binmek isteyene kadar. Benim için en özel an da senin de olmanı istediğim an. Birlikte bindiğimiz dönme dolapta gökyüzüne yaklaştığımız da benim gibi bir adamın ilk kez ayaklarının yerden kesilişine şahit oluyordum. Göz göze geldik. Yüzüme bakmak için yüzüne dokununca parmak uçlarımın eridiğini hissettim. Gözlerinin derinliklerinde kaybolurken gökyüzü de ki yıldızlar kalbim de parlamaya başladı. Kalp atışlarımı duyuyordum ilk kez. Gökyüzü yıldızsız anlamını yitirirken sen benim gökyüzüm oldun, kalp atışların yıldızlarımdı..."


Tehlikeli oyun oynuyordu. Oyunun başrolü acımasız bir katildi. O ise sahnenin arka tarafına itilmiş intikam almaya çalışan zayıf bir figüran. 
Ve bu zayıflığı ile hala bu evdeydi....
Oyunun devamını görmeye ihtiyacı vardı.
Girdiği yolun sonu olmasa bile yürümek zorundaydı.
Düşmanın oğluna aşık olacağını bilmeden planlar yapacaktı.
Zayıflığına rağmen öfkesi sönmesi için intikamını alacaktı.
***

Kapak Tasarımı için @Crescenthingh teşekkür ediyorum.
Todos los derechos reservados
Tabla de contenidos
Regístrate para añadir TEHLİKE a tu biblioteca y recibir actualizaciones
O
#146hayal
Pautas de Contenido
Quizás también te guste
GECENİN İZİ de hisssizyazar
47 Partes Continúa
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı. Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı. Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu. İzem Karasu. Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı. Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı. İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı. Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı. .....
YAMALI SEVDA  de Betulokssuz
40 Partes Concluida
Ben boşanmış öğretmen bir babanın kızıyım. Yıllar önce, ben henüz on yaşındayken tayin edildiği Karadeniz bölgesinde aşık olup evlendi. Beni de beraberinde getirdi elbette, çünkü benim annem sorumsuz bir kadın, beni onun eline bırakmadı. Saf Karadeniz'li kadının bir kızı vardı, kendisi ablam olur Zeynep. Babam ve eşi yıllardır birbirini bulmanın huzurundan mıdır bilmem, sakin ama mutlu bir hayat yaşıyorlar. Ben lisede çıktım buradan. Ankara'da liseyi hemşirelik olarak okudum. Üniversiteyi kazanamadım, bende boş durmayayım, babamın yanına geleyim dedim, geldim. On sekiz, on dokuz, yirmi ve yirmi bir yaşlarımda buralardaydım. Sağlık ocağında yardımcı hemşirelik yaptım. O sıralarda babamın eşi Hanife annenin, ahiretliğinin asker oğluyla nişanım takıldı. Tam düğün arefesinde nişanlım olan Halil Yaman, eski sevgilisi, çok sevdiği kız ona kaçınca beni terk etti. Benim adım Tuğba, ben bu şehirden dargın gittim. Yağmurlu bir günde, onların çaylığında birlikte olmuştuk. O sarhoştu, ben aşk dolu. İkimizde nasılsa evleniyoruz dedik ve olanlar oldu. Sonra dünyam başıma yıkıldı, öyle böyle değil ama. Çok şey götürdü benden Halil Yaman ama özümü unutmayayım, çizgimden çıkmayayım diye bana kızımı bıraktı. Tuğçe sıkı sıkı tutunduğum, kendimi adadığım oldu. Ben onunla hayatta kaldım. Yoksa hissettiğim şeyle ölürdüm. Öyle buruk, öyle yamalı bir sevda.
Quizás también te guste
Slide 1 of 10
On Yedi - Otuz Yedi cover
TESADÜF DEĞİL TEVAFUK  cover
S.A.Y.E. cover
Gül Devrimi cover
Kumarbaz Kırmızı cover
Güneş Tutulması  | Yarı texting  cover
GECENİN İZİ cover
ÖLÜ ADAMIN KILICI cover
LAVENA cover
YAMALI SEVDA  cover

On Yedi - Otuz Yedi

45 Partes Continúa

Gördüğün, duyduğun ve hatta hissettiğin her şeyin gerçekliğinden nasıl emin olabilirsin? Her şey hatıralarında gizlidir, sen sadece anımsadıklarınla var olabilirsin bu hayatta. Peki ya hatırlayamadıkların? Meyra geçirdiği kazanın ardından hafızasında yaşadığı sorunları çözmeye gayret ederken bir yandan zihninde beliren karakterlerle mücadele etmek zorundadır. Geçmişinin henüz bilmediği karanlık tarafı, dört bir yanını sardığında kime güveneceği aslında tüm hayatının kaderini belirleyecektir. *** Tüm hakları saklıdır. *** Yayın tarihi: 28.07.2023 Yazar: Büşra Yörük Kapak Tasarımı: Büşra Yörük