"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla görebilmek için. Çay yapılmayan ev de her öğün senin için çay yapıldı. Senin için tadı ailen demekti, benim için sen... İnce belli zarif bardakların hakkı olan çay... Yudum yudum çay içerken ince ince kalbime işlendiğini inkar ediyordum hala. Seninle dönme dolaba binmek isteyene kadar. Benim için en özel an da senin de olmanı istediğim an. Birlikte bindiğimiz dönme dolapta gökyüzüne yaklaştığımız da benim gibi bir adamın ilk kez ayaklarının yerden kesilişine şahit oluyordum. Göz göze geldik. Yüzüme bakmak için yüzüne dokununca parmak uçlarımın eridiğini hissettim. Gözlerinin derinliklerinde kaybolurken gökyüzü de ki yıldızlar kalbim de parlamaya başladı. Kalp atışlarımı duyuyordum ilk kez. Gökyüzü yıldızsız anlamını yitirirken sen benim gökyüzüm oldun, kalp atışların yıldızlarımdı..." Tehlikeli oyun oynuyordu. Oyunun başrolü acımasız bir katildi. O ise sahnenin arka tarafına itilmiş intikam almaya çalışan zayıf bir figüran. Ve bu zayıflığı ile hala bu evdeydi.... Oyunun devamını görmeye ihtiyacı vardı. Girdiği yolun sonu olmasa bile yürümek zorundaydı. Düşmanın oğluna aşık olacağını bilmeden planlar yapacaktı. Zayıflığına rağmen öfkesi sönmesi için intikamını alacaktı. *** Kapak Tasarımı için @Crescenthingh teşekkür ediyorum.
94 parts