
"Beni istemiyorsun. Bunu sana kanıtlayabilirim." Burnu saçlarımın döküldüğü boynuma kaydı. Genzinden yükselen erkeksi inilti kokumu içmekten duyduğu hazzın bir kanıtıydı. "Seni istiyorum ve aksini asla kanıtlayamazsın." Güç bela yutkundum. Tenimin altında kaşınan tatlı hisse rağmen kalbim burkulmuştu çünkü haksızdı! Ve ben de haklıydım. O beni istemiyordu. Bana baktığında gördüğü İnci değil Nisra'ydı ama bana dokunduğunda tadını alacağı kadın ben olacaktım. Ve ancak o zaman haklı olduğumu anlayacaktı. Mazoşist olsaydım bu kandırmacayı kabul edebilirdim ama ben sevilmek istiyordum. En çok da onun tarafından... Göz göze gelene değin başımı geriye çektim. "Seviş benimle." Dedim cüretkar bir sesle. İkimizin yeşilleri birbirine karışırken masaya tutunan parmaklarım büküldü. Kalbim göğsümü parçalayan bir tırpan gibi canımı yakıyordu. Bu varlığıma ihanetti. "Belki o zaman aradığın kadın olmadığımı anlarsın." Dedim tek düze bir sesle. İçimin fırtınası dışımın sakinliğiyle o kadar tezattı ki dişlerimi sıkıyordum. "O zaman benim kuyruğumda dolanmak zorunda da kalmazsın." Kaşlarını çattı. Eli bir pençe misali belimden enseme kayarken iyice üzerime eğilmişti. Saçlarımı yumruğuma doladı ve dudakları dudaklarımda kayarak konuşmaya başladı. "Ya seviştikten sonra aradığım kadının sen olduğuna emin olursam?" *** Poyraz Aktürk taptığı tek kadını kaybettiğinde İnci'nin hayatında devasa bir domino taşı devrildi. İnci'nin Nisra'ya olan benzerliği; Poyraz gibi takıntılı bir adamı yas sürecine girmektense, yeni bir Nisra yaratma çabasına sürükleyecekti. Oysa İnci yıllardır verdiği emeklerin karşılığını ancak alan popüler bir yazardı ve emeklerinin karşılığını takıntılı bir aşığa bırakmayacak kadar da gözü karaydı. Ancak bu bir kapan ve farenin kim olduğu da belirsiz!All Rights Reserved