Kara Hanedan - Giriş
Kanla yazılmış bir soyun gölgesinde, sadakat ile ihanet arasındaki çizgi her zaman ince olmuştur.
Kılıçbeyler... İstanbul'un karanlık sokaklarında kurşunla, ateşle ve demirle adlarını kazımış bir hanedan. Güçleri kadar düşmanları da çok, dostlukları kadar ihanetleri de kanlıdır.
Arslan Kılıçbey, çeliğin sertliğini ve kanın soğukluğunu damarlarında taşıyan bir liderdir. Onun adı korku kadar saygı da doğurur. Ama her hanedan gibi, en büyük yarası da içeriden açılacaktır. Bir gecede atılan ihanet kurşunu, sadece bir adamı değil; koskoca bir hanedanı da parçalayacaktır.
Ve o gece... Arslan'ın hayatı ile bir doktorun kaderi aynı zincire vurulacak. Asel Yıldırım, kanla yazılmış bu dünyaya istemeden sürüklenirken, kalemi artık onun ellerinde olmayan bir hikâyeyi yazmak zorunda kalacaktır.
Çelikten bir iradenin, gölgelerden yükselen ihanetin ve kanla mühürlenen bir aşkın öyküsü başlıyor.
Burası KARA HANEDAN.
Ve bu hikâyede, kimse masum kalamayacak...
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok."
Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır.
Ta ki ülkesinde baş gösteren iç savaşa kadar.
Ülkenin çeşitli bölgelerinden ayaklanma, silahlanma haberleri gelirken hiçbir sorun olmadığına inanarak yaşayan genç kız, bir sabah bulundukları kasabaya ülkesini ve kendi topraklarını korumak için Türkiye'den askerlerin gönderildiğini öğrenir.
Bu askerlerin arasında hayatının aşkının da olacağından bihaberdir.
Yağmurlu bir günde şarkı söyleyip kendi kendine eğlenirken çitlerin arkasından kendini izleyen Türk askeri Yusuf Agâh Demiral'ı görünce Mihra'nın kalbi o zamana dek hiç atmadığı kadar kuvvetli atmaya başlar.