"Madem senin kalbine sahibim, neden kimse bizi bilmiyor?"
Pencereden gelen soğuk hava yüzünden vücudum üşüyordu ama birkaç dakika önce yaşanan şeylerden dolayı hâlâ sıcacıktım. Çarşafları kendime doladım ve onun yanına, tam yatağın kenarına oturdum.
"Dediğin gibi, kalbime sahipsin. Başkaları niye umrunda?"
Dedi derin sesiyle ama onun da sesi hafif kısılmıştı. Bakışlarımı boynundaki izlere ve omzundaki tırnak izlerinde gezdirdim.
"Herkesin içinde de seni sevmek istiyorum, isteyemez miyim?"
Yüzünü bana döndürdü ve elini kaldırıp yanağımı okşadı. Onun da bakışları benim boynumda dolandı; kendisinin bıraktığı izlere keyifle bakıyordu. Beni hafifçe geri yatırırken üzerimde yine yerini almıştı.
"Ben senin herkesinim zaten."
Ağzımı açmama fırsat bile vermeden dudaklarımı yine aynı hırsla öpmeye başladı ve ben yaşanan her şeyin tekrar yaşanacağını anladığımda gözlerimi kapatıp karşılık vermeye başladım.
Ama yanlış yaptığımın farkındaydım.
≠Cinsellik, yaş farkı, küfür, uygunsuz sahneler vardır.
"Yoruldum. Benim artık seni yanıma almak için tüm dünyayı karşıma alacak hiç gücüm kalmadı. Senin istediğin gibi olsun, onların istediği gibi olsun. Bundan sonrasında karşıma çıkan her şeyi sadece sessizce kabulleneceğim. Herkes bunu bir vazgeçiş sayacak ama bu senin yenilgin. Beni bir daha asla kazanamayacaksın." Burukça gülümsedim. "Çünkü ben bir daha asla senin için savaşmayacağım." Gözümden akan yaşlara inat gülümsemeye devam etmeye çalıştım. "Hayatımda bir daha asla seni seçmeyeceğim. Eğer olur da bir gün seni seçmem gerekirse...olur da seçersem, o gün kendimden vazgeçeceğimden emin olabilirsin."
"Ve sen, beni ilk kez gerçekten kaybettiğin anın neye benzediğini...
ancak başkasının soyadını taşıdığımda anlayacaksın."
"Evleneceğim...onunla."
Bu aşkın değil, hıncın hikayesi...