İmkansız aşk.
İnsanı belirsizlik içinde sürükleyerek, tüm aydınlığı çökerten iki kelime. Dilek Karasu, yıllardır platonik olarak aşık olduğu adamın, tam da her şey düzelecek derken, ailesini bitirmeye ant içmiş can düşmanına dönüşceğini nereden bilecekti ki?
Derman Karadağ, intikamın vücut bulmuş hali. Okyanusu andıran mavi, keskin gözleri Karasu ailesinin üzerindeydi. Bir gün onları tamamen bitirecek ve tek tek hepsini Karadenizin hırçın dalgalarında boğacaktı. İntikam onun kanında adeta akıyordu. Bu yol geri dönülmezdi.
"Beni seviyorsun, ama benimle olamıyorsun. Neden?"
"Çünkü seni sevdiğim için olamıyorum, Dilek. Senin yanında kalırsam hayatını karartırım."
"Ben karanlıkta kalmaya razıyım, yeter ki sen ol."
"Ben değilim mesele. Ben seni aydınlığa bırakmalıyım. Benimle gökyüzüne bakamazsın, ancak yere çakılırsın."
"Peki ya ben senden başkasını göremiyorsam?"
"Gözlerini kapatmayı öğren. Çünkü benimle bakacağın her yer çıkmaz sokak."
DİKKAT!
BU KURGU TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. DİĞER KURGU'M KARA MURAT KİTABIMIN YAN KARAKTERLERİ DERMAN KARADAĞ VE DİLEK KARASUNUN İLİŞKİSİNİ KONU ALMAKTADIR. KURGUNUN İÇERİSİNDE ŞİDDET, MAFYA, DÖVÜŞ SAHNELERİ VE PSİKOLOJİK ŞİDDET YER ALMAKTADIR. +18 YAŞ ÜZERİNDEKİ OKURLAR İÇİN GEÇERLİDİR.
CEYLAN TANITIM
Telefonun ucundaki arkadaşını uzun zamandır görmüyordu. Israrı üzerine nefesini bıraktı.
"Tamam tertip. Merak etme düğününde mutlaka orada olacağım."
"Eyvallah tertip. Selametle."
Verilen bir söz onun için namus demekti. Arkasında duran ve ondan emir bekleyen adamı "Abi ne yapalım?" dediğinde camdan dışarı bakarken ellerini cebine soktu. Gözlerini kısarken "Hırsızlığın cezasını verin sonra da İstanbul'dan sürün. Değil kendi esamesi bile şehrin sokaklarında hissedilirse sülalesini silin." dediğinde baş selamı veren adam "Emrin olur abi" deyip çıktı. Dişlerini sıktığı kımıldayan çene kaslarından belli olurken yüksek binadan şehri ve boğazı izledi.
***
Adamları ile girdiği düğün salonunda oldukça dikkat çekerken merdivenleri indi. Gelinle damat yeni inmişti. On kişilik siyah giyinmiş adam gurubu girişin önünde durmaya başladığında meraklı bakışlar üstlerine yapışmıştı.
Çoktan bunalmaya başlayan genç adam bir an önce tertibini tebrik edip hediyesini de verip gitmeyi planlıyordu. O sırada bir horon çalmaya başladı. Ortası boşaldığında gözlerini kıstı. Bir kız omuzlarını hafif hafif titreterek ortaya çıktığında onu damat ve gelin takip etti.
Horon oynamaya başladıklarında bir çift lacivert göz, bordo renk takım elbise giyinmiş, saçları omuzlarında sallanan, yüzündeki kocaman gülümseme sayesinde gamzelerini sergileyen kızın üzerinde sabitlenmişti. Hafifçe boynunu oynatıp kütleten Dağhan Yasari aldığı nefesi sakince verdi. Yanındaki adama başını eğip "Serkan, bu kız kim öğren?" dediğinde neye bulaştığını bilmiyordu.
Öğrenecekti.
Ordu'nun yaralı ceylanı İstanbul'un aslanına yaren olur mu? Peki ya aradaki yaş farkı? Aşkın yaşı var mı?
Ondan beş yaş büyük bir kadına tutulan Dağhan etrafına ördüğü duvarları yıkabilecek mi?
Ya Ceylan? Onun için her şey yeterince zor