Adamlar evdekileri etkisiz hâle getirmek için yüzlerine sprey sıktı; nefesleri ağırlaştı, göz kapakları kapanıyordu. Meyra da dahil herkes derin bir uykunun etkisi altına girdi. Abbas, kimsenin onu böyle görmesine izin veremezdi. Tek başına, dikkatle Meyra'nın odasına girdi. Meyra... Öylesine güzel ve huzurluydu ki, bir melek gibi yatıyordu. Abbas bir süre sessizce izledi, yüzüne dokundu, nefesini içine çekti. Kollarını yavaşça uzattı ve onu kucakladı. Meyra hâlâ spreyin etkisiyle derin bir uykudaydı. Abbas, kollarında taşıdığı güzelliği incitmemeye özen gösteriyordu. Adamlar evde hiçbir iz bırakmamış gibiydi. Geriye sadece sessizlik kalmıştı. Evdekiler uyandığında, Meyra'yı yok olmuş sanacaklardı. Abbas'ın yaptığı en büyük kötülük buydu: Meyra'yı ailesinden, sevdiklerinden ve hayatından koparmak... Ama kalbine söz geçiremiyordu. Arabaya bindiklerinde, Abbas onu kucağında sıkıca sardı. Boynunu ve saçlarını koklarken kendini zor tutuyordu; öfke ve arzu arasında bir savaş veriyordu. Nikaha kadar sabretmek zorundaydı. Bu gece, Abbas ve Meyra başka bir ülkeye uçacaktı. Meyra sabah uyandığında bambaşka bir hayatın kapılarını aralayacaktı. Başta isyan edecek, ağlayacak, ama Abbas'tan başka bir çıkış yolu olmadığını anlayacaktı.All Rights Reserved
1 part