(tekrar yazılıyor)
Astrea, kaderin soğuk eliyle beş yaşında ailesinden koparıldı. Albino teni, yaşadığı çağda bir lanet gibi görülürken; o, sessizliğin içinde büyüyüp kendini kelimelere, dillere ve ezberin sarsılmaz gücüne adadı. Yıllar onu eğdi ama bükemedi.
Walker Kalesi'nin kapıları, yalnızca en yetkin olanlara aralanırdı. Ve Astrea, yoksullukla yoğrulmuş elleriyle o kapıyı aralamayı başardı. Ancak içeri adım attığında, ihtişamın duvarlarında yalnızca altın değil, gölgeler de saklıydı.
Bir gün, sıradan bir görev vesilesiyle adım attığı odada; bir kedi, bir sessizlik ve bir bakışla her şey değişti.
Astrea, karşısındaki adamın kim olduğunu bilmeden...
O kızıl gözlerin içinde yavaşça yitmeye başladı.
Ve henüz bilmiyordu:
O an, bir kalp kendi yangınını sessizce başlatmıştı.