Milenyum çocuğu olmanın dezavantajlarını kağıttan toplarının içine sıkıştırıp dışını bantlayan ve elindeki avantajlara bakan iki kızın hikayesini okumak zordur beyler, bayanlar.
Eğer biraz eğilip cümlelerin ardına bakarsanız Nida'nın nasıl arayacağını bilmeden kaybettiği şeyleri yokladığını, İpek'in lise karmaşası içinde edebi ve romantik ruhunu nasıl saklamaya çalıştığını göreceksiniz. Çünkü Nida ararken kaybolmaktan, İpek'te bir sayfa kadar incelmiş ruhunun kırılmasından korkuyor.
Franz Kafka’nın dediği gibi kafanıza balyoz yemiş gibi etkide bırakan bir kitap yazabileceğimizi de söylemiyoruz. Ama ‘karanlık çocuk’ ları okuyup kendinizi gerçek hayattan soyutlamanızı istemiyoruz. Siz ne kadar en arka sırada oturup kimseyle konuşmayan karanlık kız olursanız olun biri size durup dururken aşık olup ‘sen benimsin’ demeyecek. Biz denedik, olmadı.
Bizler edebi yazıyoruz sevgili okuyucular, kendimize edebi.
***
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."