"Birbirimizi kurtaramadığımız her anda biraz daha öldürdük."
Psikiyatrist Mihra Aksa Erguvan, mesleğine tutkuyla bağlı, sakin ve kontrollü bir kadındır. Ancak üç aydır seanslarına düzenli olarak gelen genç danışanı Kübra Yılmaz, bir sabah ormanın derinliklerinde cansız bulunur. Bu ölüm, sadece bir vakayı değil, Mihra'nın hayatındaki en kırılgan dengeleri de paramparça eder.
Olayın başına atanan Savcı Vural Sipahi, doğruların peşinde inatla yürüyen bir adamdır. Adalet onun için bir inançtır. Fakat bu dava, onu geçmişin tozlu sayfalarına, çocukluğunun karanlık sokaklarına sürükleyecektir. Çünkü kader, yıllar önce yolları ayrılan iki insanı; Mihra ve Vural'ı yeniden karşı karşıya getirir. Bir zamanlar birbirlerinin sırlarını bilen iki çocuk...Şimdi, bir cinayetin ortasında, birbirine yabancı iki yetişkin.
İlk bakışta tanımaz gibi davranırlar.
Belki gerçekten unutmuşlardır. Belki de unutmaları gerektiğini onlara biri hatırlatmıştır. Fakat Kübra Yılmaz'ın ölümü, sadece bir başlangıçtır. Mihra'nın terapilerde duyduğu itiraflar, Vural'ın dosyalarında saklı kalan deliller, ikisini adım adım aynı karanlığa çeker. Bir yanda akıl ve vicdanın sessiz savaşı, diğer yanda geçmişin gölgesinde büyüyen bir suç zinciri.
Orman sessizdir, ama sessizlik bazen en gürültülü çığlıktır.
Gerçek, her köşede kendini saklar, bazen bir bakışta, bazen bir suskunlukta ortaya çıkar.
Mihra kendi içindeki yaralarla yüzleşirken, Vural adaletin sınırlarını zorlar. İkisi de farkında olmadan aynı sorunun cevabını aramaktadır:
Katil kim?
Yoksa herkes... kendi içindeki katille mi yaşıyor ?
Peri Karaca, on yedi yaşındayken ailesini parlak korların oluşumuyla büyüyen yangında kaybeder ve büyük bir buhranın içine girer. Hayatın devam ettiğine kendisini inandırmaya çalışan genç kız, bir gece ansızın kaçırılmasıyla geçmişinde savrulur.
Sonsuz bir sır döngüsü ve cevaplanmayan sorular önüne çığ gibi serilirken geçmişinden kaçabilecek miydi? Yoksa tanımadığı kişilerle boğulup ölümü mü tadacaktı?
Kaderi çizildiğinde Peri, yanmayı tercih edecekti.
Bir yangın başladı, önce her yeri duman altına çevirdi sonra yavaşca sönmeye başladı.
"Küllerle kaplı benim kalbim istesen de temizleyemezsin." Dedim boğazımı temizlerken. Ellerini yanaklarıma koyup yüzüme baktı, sanki yüzümün her ayrıntısını izlemek istiyor gibiydi. Parmakları usul usul yanaklarımı okşadı anlık hisle gözlerim kapanırken dudaklarım tir tir titriyordu.
"Sen benim dönüm noktasımsın, sen istersen o kalbini kor ateşlerle kapla canım ne kadar yanarsa yansın ellerim daima orada kalacak, Peri."
Gözlerimi açmadım, sakince bekledim nefes alışverişlerimi düzeltmeye çalıştım, elleri saçlarımı bulunca dudaklarımı sarkıttım."Bile bile ateşe yürüyoruz, yapma." dedim sakince.
Bir genç kız düşünün, reşitlerinin yaşlarından daha fazla olgunluğa sahip ve elinde ki her şeyi kaybetmiş bir genç kız.
"Ben ne kadar küllerimden doğarsam doğayım, sonu hep alev."