DİYARLAR VE SOYLULAR

Ryxar, "Zaten o beni bağlamadı." diyerek gürledi.

İkinci bir kişiliği olan kurttan hırıltılarda duyduğuma emindim.

"Ben onu kendime bağladım. Bir insan olduğu fark etmez. Bir alfa kimi isterse onu kendisine eşi yapabilir!" Kolumu tutmaya devam ederek bedenimi sarstı. "İnanın bana, en son eşim olarak seçeceğim tip, bu kahrolası elf cadısı görünümlü varlıktır."

Hah, işte bu gururumu zedelemişti.

Buruşturduğum yüzümle Ryxar'ın yan profiline baktım. "Senden korkmuyorum koca adam!" diyerek çenemi havaya diktim. "İstemediğim müddetçe beni hiçbir yere götüremezsin!"

Yavaşça bana döndü. Ağır ağır bir robot edasıyla dönen başı, titreyen ademelması ve içe çöken yanakları onun sınırlarını geçtiğimi söylüyordu.

Yutkundum ama belli etmedim.

~~~~~~

Ena, bir sabah kim olduğunu bile hatırlamadan uyanır. Tek bildiği, esrarengiz uykularının bu diyarlara sürüklediğidir. Bu diyar sıradan bir dünya değildir; dört kadim ırkın-periler, vampirler, kurtadamlar ve elflerin-uğruna savaştığı üç taşın gücünü taşıyan büyücülerin nefret ve kinini besleyen bir büyülü dünyadır.

Ena eve dönmek isterken, kendini taht oyunlarının, kanlı savaşların ve eski yeminlerin ortasında bulur. Her adımında hatırlayamadığı geçmişiyle yüzleşirken, kalem ve onun kardeşi olan taç uğruna verilen savaş, sadece diyarların değil, Ena'nın kaderini de belirleyecektir. Peki Ena, hatırlayamadığı benliğini mi, yoksa bu dünyada edindiği yeni kimliğini mi seçecek?
Ve kalem, gerçekten kime ait?
Unutmanın ve hatırlamanın birbirine karıştığı bu yolculukta, güç ile aidiyetin bedeli ödenmek zorunda...