
Herkesin gözleri önünde "Hayır." deyip kaçmak vardı fakat en önde oturan annemin delici bakışları bendeyken bu pek de mümkün değildi. Ters bir şey yapacağım diye ödü kopuyordu. Dışına yansıtmıyordu ama ben onu tanıyordum. Yanımdaki adama dönüp baktım. Yalvarır gözlerle bana bakıyor, nikahı bozmamam için adeta gözleriyle konuşuyordu. Annem buradayken yapamazdım zaten. Şuan yapabildiğim tek şey roldü. Bakışlarımı tekrar anneme çevirip mikrofona doğru "Evet." dediğimde annem ve yanındakiler rahat bir nefes almıştı. Bütün cemiyetin alkışları susmazken ona döndüm. Bana bakıyordu. Evet dememle rahatlamıştı. Gözlerimin dolmaması için büyük çaba sarf ederken onun bakışları eşliğinde önüme döndüm. "Belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak, ben de sizi karı-koca ilan ediyorum." diyen ses solumda ve masanın başında oturan nikah memuruna aitti. Diğerleri tekrar alkışlarken memur ayağa kalkınca o da kalktı. Bana elini uzatınca ona uyum sağlamak için bozmadım ve elini tutup ayağa kalktım. Nikah memuru, nikah cüzdanını bana uzatınca mecbur aldım. Hafifçe kaldırdığımda tekrar bir alkış sesi yükseldi. Mutsuzluğum yüzümden okunurken yanımdaki bana doğru eğildi. "Hayatında verdiğin en doğru karar diyebilir miyiz?" dediğinde gülümsüyordu. Ben de ona bakıp gülümsedim. Gülüşüm dışarıdan gerçek gibi görünebilirdi fakat öyle olmadığını sadece o ve ailemin yanındakiler bilebilirdi. "Ne demezsin," dediğimde seslerimizi alkış yüzünden sadece ikimiz duyuyorduk. "Seni öyle bir pişman edeceğim ki, boşanmak için koşarak avukatına gideceksin." Söylediğim hoşuna gitmiş gibi güldü. "Bunu yapmayacağımı ikimiz de iyi biliyoruz," dediğinde sahte olduğunu bildiği gülümsemem yavaşça soldu. Önünde birleştirdiği ellerine bakıp karşısındaki kalabalığa döndü. "Kendini yormanı istemem, Küçük Fırtına..."All Rights Reserved