Norvale kasabası ilk başlarda normal hayatlarına devam ederken onun geri dönüşüyle beraber oyunları da geri dönmüştü. O mu kimdi? Bir kasabanın sonunu getirecek olan bir mahkûm, suçluları cezalandıran bir psikopat, sancısına âşık bir Romeo... Kuklacı. Oyunu sona erdiğinde kasaba Kuklacının iplerinde düğümlenecek, kasaba sustuğunda geriye sadece gölgeleri ve kanla süslenmiş kuklaları kalacaktı. Kuklacı da kendi sonuna âşık olmuştu, kendi sonunu getirecek o kişiye, en olmaması gereken kişiye âşık olmuştu kuklacı. Kendi dosyasına bakan savcıya, sancısına. Rose ne yapacaktı? İşine mi ihanet edecekti yoksa kalbine mi? Bu ikilem yüzünden uçurumun kenarına kadar gelmişti, atlayacak mıydı? Bitecek miydi hikâyeleri? Bu kadar mıydı? Yavaş yavaş bırakmıştı kendini rüzgârın etkisine Rose, her ne kadar yetişmeye çalışsa da başaramamıştı Kuklacı. Kurtaramamıştı savcısını. Ona doğru uzattığı eli havada, yarım kalmıştı. En sonunda sadece bir ses yükselmişti uçurumun kenarından: "Beni anlayan bir tek sendin Savcı, kimsenin göremediğini sen benim gözlerime baktığında gördün, söylesene şimdi kim bakacak benim dosyama?"
Kanlı Kuklalar kitabının devam kitabıdır. Yeni kurgu değildir.
Bu maceraya kaldığımız yerden devam etmeye hazır mısınız?
İyi Okumalar Umarım Seversiniz.
"Gelinin kız kardeşinden bir gram altın!"
Gelinin kız kardeşi olmak hiç bu kadar zor olmamıştı...
Ablanın düğnünde takı töreninde kavga çıkarsa ve o kavgayı ayırmaya gelen polis memuruna ilk görüşte vurulursan ne mi olur?
ECE&PAMİR