Eski, aşınmış, cevizden, beyaza boyanmış bir piyano ne kadar anı saklar? Ya tuşları, hangi duyguların melodilerini gizler? O da bilmiyordu. O tuşlara her bastığında geçmişinden izlerin ruhuna işlediğini, tuşlardan çıkan her melodi de ona ulaşmaya çalışan o geçmişten ona seslenen sesi.
Ünlü bir piyanist olmak için geldiği şehir de, kendini de keşfedeceğini nereden bilecekti ki? O gençti, hayalleri vardı ve en iyisinin bilgilerine ihtiyacı vardı. Ama bu yolculukla öğreneceği tek şey, notalarla geçen dersler olmayacaktı.
Suneri, hayallerine adım adım ilerlerken, hayatınında değişmesine şahit olup, ve sahneleri müziği ile doldurmayı beklerken, kendi gerçeği keşfetmeye hazır mıydı?