"Nilüferin güzelliği, ateşböceklerinin saldırgan ışıkları altında narince kutsandı."
İ Su-On, Üç Krallık Dönemi'nin en kudretli ailelerinden birisi olan Buyo-Cang Hanesine sığındığında daha çocuk yaşlardaydı. Haneden geriye yalnızca ailenin üç çocuğu kalmıştı: en büyükleri olan kızları, ortanca kardeş olan üvey oğulları ve hanenin lideri olan en küçük çocukları. Dünya bir karmaşa içindeydi ve Cang Hanesi, acılı sonu tadan ailelerden yalnızca bir tanesiydi. İ Suon, bu haneye eğitim almak için katıldığında, Buyo-Cang Hanesi'nin yönetimi altında yaşayan sülalesini korkunç bir savaşta çoktan kaybetmişti. Bu yüzden hanenin yeni lideri, onu koruyup kollamaya yemin etmişti.
Ülke, dar sınırlarla çevrilen üç farklı krallığa bölündüğünde, bir ucu Kim Hanesi ve diğer ucu da Çö Hanesi tutmuştu. Buyo-Cang, Kim- Jin ve Çö- İm Haneleri, uysal bir barışı getirmek için karmaşanın öncülüğünü eden bir devri kapatmış ve onlara yıllarca sıkıntı yaşatan Co Hanesi'ni yok etmişlerdi. Ancak bu barış dönemi, dünyanın akıllanmayan insanlarla dolu olduğunu gösterecek kadar kısa süreceğini herkese göstermek üzereydi.
İşte, tam da bu zamanda, dünyanın en iyi kılıç sanatçılarının arasında kendilerini belli eden iki isim vardı ve kader, o ikisini bir araya getirmek için yavaş yavaş dengeleri değiştirmeye başlamıştı bile.
İ Su-On, hayatının aşkıyla tanışmak üzereydi. Lakin onun aynı anda dost ve düşman olabilen yapısı yüzünden, ne yapacağını bilemeyeceği bir çıkmaza çoktan girmişti.
Üniversiteyken hoşlandığı çocuğu kıskandırmak için gidip sınıfın inek çocuğunun kucağına düşer...
⛓️💥🪽
Adam yıllar sonra öğretmen olduğu köyde Karadenizli ve Fırtına lakaplı bir yüzbaşı olarak karşısına çıkar.
"Sıcaklığın hala kucağımda, öğretmen hanım."