Fırat Altaylı, genç yaşında girdiği bir trafik kazası sonrası sakat kalır. Eskiden güçlü, gözü pek ve çevresinde saygı gören bir "ağa" iken, felçli hale gelince çevresi tarafından küçümsenir, hatta alay konusu olur. Ailedeki liderlik görevini ağabeyi devralır. Ağabeyin başa geçmesiyle hem aile içinde hem de aşiretler arasında büyük bir savaş başlar.
Fırat, fiziksel olarak hayattan geri çekilmiş görünse de içindeki ateş sönmez. En büyük çıkmazı ise, aslında imkânsız bir bağ kurduğu kişiyle ilgilidir: ağabeyinin eşi Dicle. Bu yasak çekim, Fırat'ın sakatlığıyla birlikte ruhunu daha da zorlayan bir sınav haline gelir. Hem savaşın kanlı yüzü hem de imkânsız bir aşkın ağırlığı, onun hayatını karmaşık bir trajediye çevirir.
DÜZENLENİYOR
"Aşk bazen bir dokunuşta değil, kalp ritminde başlar..."
Nazlı...
Aldatılmış, yalnız bırakılmış ama asla teslim olmamış genç bir kadın. Karnında taşıdığı minik kalple yeni bir hayata doğru yola çıkarken, geçmişin izlerini ve geleceğin belirsizliğini Hakkâri dağlarında göğüslemeye hazır.
Savaş...
Adı gibi sert, bakışları gibi soğuk bir asker. Kimseye açmadığı kalbini, bir kadının sessiz gücüne ve doğmamış bir bebeğin tekmesine kaptıracağını nereden bilsin?
Bir karargâh...
Sessizlikle büyüyen bir bağ, söylenmeyen cümleler, dokunulmayan duygular...
Ve o kalp atışı...
Sadece bir bebeğin değil, kırık bir adamla yaralı bir kadının da yeniden başlamasının sesi.
Bu hikâyede kan bağı yok...
Ama can bağı her şeyin üstünde.