Dilan, 23 Ekim sabahı, varoluşunu sorgulayarak uyanan, kalbi kırık ve yalnız bir ruhtur. Antalya'nın sıradan bir gününde, tek sığınağı ve benliği olan motorunun egzoz sesi eşliğinde, çalıştığı şirketin kapısından girer. Ancak kuzeninin odasında "ODA 305" öğrendiği iğrenç gerçek, hayatını tepetaklak eder: Dilan, bir "hiç" olmasının yanı sıra, daha doğmadan babası tarafından para uğruna satılmış bir maldır. Üstelik bu satış, onu 18 yaşında hiç tanımadığı, zorba bir adam olan Ünal Duran'la evlenmeye mahkum etmiştir.
Nikah günü, ölüm ve intikam planları arasında bocalarken, kendini Ünal'ın adamlarının elinde, kefene benzeyen bir gelinliğin içinde bulur. Tam da kaderine boyun eğmeye, en acı yolla "kaçmaya" karar verdiği o anda, silah sesleri arasında minibüsün kapısı açılır. Hayatının kurtuluşu o kapının ardındadır...
"Ben Dilan hiçbir zaman ben varım demedim. Dünyadaki tek benliğim bir bedenim ve birde ruhumdu, bana eşlik edense, sadece motorum."
İçerikte, kan dehşet ve +18 bulunur lütfen ona göre okuyunuzz
Kimi zaman uyanmak, sadece gözlerini açmak değildir...
Mira, rüyalarında bir başka dünyanın yankılarını duymaya başladığında, bunun sadece bir hayal olduğunu sandı.
Ama o gece her şey değişti.
Alevler içindeki bir yaratık ona gerçek adını fısıldadı: Selene.
Artık hiçbir şey sıradan değil.
Kameralarda görünmeyen adımlar, çizim defterinde beliren yabancı bir el...
Ve bileğindeki eski sembol: Ayın Kanatları.
Valsera denen kayıp bir evren onu çağırıyor.
Dört kadim gücün mirasçısı artık uykuda değil.
Ama peşinde olanlar da öyle...
Gerçek uyanış başlıyor.
Bu bir kaderin değil, direnişin hikayesi.
Ve sen... hâlâ kimsin, gerçekten biliyor musun?
🌙