"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana meydan okuyordu. Tek değerli varlığım olan seni benden almak istiyordu. "Gerçek sebebin ne Gece?" İnanmamıştı. Ne söyleyebilirdim ki? Sana gerçeği söylersem benden gidersin Ay'ın Oğlu. "Gerçek sebep bu zaten. Sevmiyorum işte o kızı." "SEN ZATEN KİMİ SEVİYORSUN Kİ?!" İşte yine oluyordu. Kalbimin kırıkları dört bir yana saçılıyordu. Acı acı sızlamaya başlamıştı... Bana ilk kez bağırıyordu. İlk kez bana karşı bu kadar acımasızdı. O kız senin için bu kadar mı değerli Ay'ın Oğlu? O kızın yanında ben bir hiç miyim gözünde? Peki ya sana kimseyi sevmediğimi düşündüren ne? Üstelik seni bu kadar severken. Küçük Gece'nin gözünden bir damla yaş süzüldü usulca. Bu kez benim küçük kızım ağlıyordu. "Özür dilerim." Seni bu kadar sevdiğim için... Gülümseyip. Ya da gülümsemeye çalışıp "Ben gitmek istiyorum." Dedim. Arat yüzümü taradı ardından bakışlarını gökyüzüne dikip "Git" Dedi. Küçük Gece'm hıçkırarak ağlıyordu. Usulca başımı sallayıp yürümeye başladım. Yanından çekip gittiğim adama içim giderken üstelik. Çok kırılmıştım. Bu kez neden bu kadar kırılmıştım ki? Bu çok fazla gelmişti. Kalbim sıkışıyordu ondan uzaklaştığım her adımda. Nefesim daralıyor, boğulacakmış gibi hissediyordum. Yine de yürüdüm. Adımlarımı kırgınlıkla atıyordum. Ondan böyle bir atak beklemiyordum. Yaralarımı saran bu adamın bana en büyük yarayı açmasını beklemiyordum. Sanırım seni kaybettim... Ay'ın Oğlu.