Zamanın akışının çatladığı, tanrıların hükmünü sürdüğü ve fedailer ile insanların kaderlerinin birbirine dolandığı bir dünyada...
Talon, kendi ismini bile bilmeden başladığı yolculukta, kralların, tanrıların ve unutulmuş ruhların hikâyesinin tam ortasına savrulur.
Kral Samh'in oğlu olarak dünyaya gelen, ama annesi Kraliçe Tanyeli'yi hiç tanımayan Talon; Denge Taşı'nın seçilmişi olduğunda artık sadece bir savaşçı değil, zamanın ve kaderin anahtarını taşıyan kişi haline gelir. Samh'in Kılıcı, taşla bütünleşerek ona hem ilahi hem de lanetli güçler verir.
Fakat bu güç, bir bedelle gelir: İçinde uyuyan Zalim Talon. Kendi seçimlerinin en yanlış olanı, en yalnız, en güçlü ancak en karanlık versiyonu.
Aynalar Alemi'nde kendi karanlık yansımasıyla yüzleşirken, Tanrı Vadileri'nde merhamet, ışık ve insanlığını birer birer kaybeder. Her vadide, tanrılar ona yeni sınavlar sunar; Sanwa'nın kumdan orduları, Tengri'nin yıldırımları, Sellium'un okyanusları...
Her zaferinde, kendi ruhundan bir parça kopar.
Syrin, onu gözetlemekle görevlendirilmiş bir fedai olarak başladığı yolculukta Talon'un en sessiz sırdaşı olur. Katrein, cehennemin yedi atlısını Tanrılara karşı yürütürken, Talon ise sıradan bir asker gibi görünmeye çalışır. Ama zincirler, ruh bağları ve tanrıların oyunları onu asla bırakmaz.
Talon, artık biliyor:
Bu savaş, sadece dünyalar arasındaki değil...
Kendi içindeki iyi ve kötünün savaşıdır.
Ve bazen kader, kurtuluşla yok oluş arasındaki farkı yalnızca bir kılıç darbesine bırakır.
Ve bazen en doğru gibi görünen kararlar, en derin ve en yanlış olanlardır.
Barış arzusu, savaşmayı mecbur kılar.
Aşk ve sevgi arzusu, yalnızlığı ve fedakarlığı yanında getirir.
Ve ışığın olduğu her yerde bir gölge olacaktır.
@denge_tasinin_laneti instagram
"Bu bir Milat, Kıyamet."
***
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.