
Bir kez daha soğuk hava yüzünden akan burnumu çektiğimde ileride bıraktığım arabama yürümeye devam ettim. Bir saat önce yağan yağmurun ıslak toprak kokusunu çok seviyordum. Bir de ıslak beton kokusunu. Özlediğim şeyler arasındaydı. Bu, yüzümde bir gülümseme oluşmasına neden olan bir şeydi. Az ileride sırtı bana dönük olan birisini gördüm. Kaşlarım çatıldı. Bir süre durdum ve düşündüm. Ne kadar kararsız olsam da o adama doğru yürüdüm ve on adım gerisinde durdum. "Pardon?" Dedim biraz yüksek sesle. "İyi misiniz?" cevap gelmedi. Bir kez daha kaşlarım çatıldı. Boğazımı temizledim. Öksürdüm. Bakmadı bile. Sanki hiçbir şey duymuyordu sanki. Bir heykeldi sanki. Bir uçurumun kenarında duruyordu. Bende gerisinde. Aşağı da olan yeşil ormana bakıyordu sanırsam. Tuhaf. Üç dakika kadar bir süre daha durduğumda arkamı dönüp arabama doğru yürüdüm. _ Aylardır hasret kaldığı o koku üç saniye içinde burnuna dolduğu an arkasını döndü adam. "Kül..." diye fısıldadı. Ardından daha sesli. "Kül!" Kimse yoktu. Boğazı düğümlendi. Yoktu... Kül yoktu. Belki de hiç gelmemişti. Hiç gelmeyecekti.All Rights Reserved
1 part