TAHASSÜR

Lina'nın hayatı, annesinin zamansız vedasıyla paramparça oldu. Geride kalan tek şey, babası ve soğuk bir Ankara akşamında açılan halasının kapısıydı. Ankara, onun için sadece yeni bir başlangıç değil, aynı zamanda Uraz adında bir kasırgaydı.

İlk görüşte kalbinin ritmini çalan bu göz kamaştırıcı adam, Lina'nın gri dünyasına anlık bir güneş gibi doğdu. Ancak kaderin alaycı bir gülüşü vardı. Lina, uzun zaman sonra tüm cesaretini toplayıp kalbini Uraz'ın ayaklarına serdiğinde aldığı karşılık, bir bıçak darbesinden farksızdı: Alay, aşağılanma ve ardında bıraktığı yakıcı bir utanç. Uraz, o gece Lina'nın ruhunda derin bir yara açarak, ait olduğu Askeri Okulun duvarları arasına geri döndü.

Yıllar, Lina'nın acısını dindirmek yerine, onu çelikleştirdi. O utanç gecesi, artık onun hırsıydı. Lina, geçmişi geride bırakıp sarsılmaz bir iradeyle ilerledi ve adını ülkenin saygın Doktorları arasına yazdırdı.

Şimdi bir askeri karargâhın steril koridorlarında, hayat kurtaran bir melekti. Ta ki yıllar sonra, acı bir tebessümle gelen o tayin haberi tüm duvarlarını yıkana kadar, Yüzbaşı Uraz!

Kapılar kapandı, rütbeler değişti ama nefretin tadı aynı kaldı.

İlk görüşte aşk, yerini derin bir nefrete bıraktı. Kaderin ördüğü ağlar, onları şimdi aynı karargâhta, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide bir araya getiriyor.

Peki bu defa kim, kime diz çökecek? Lina'nın beyaz önlüğü, geçmişin intikamını mı kuşandıracak, yoksa Uraz'ın üniforması pişmanlığın ağırlığı altında mı ezilecek?

©️tüm hakları saklıdır