ÇEVİRİ
Gözlerin nereye yönelirse yönelsin, auroraları görürdün.
Canlı ve huzur vericiydiler. Bazen kırmızı, sonra beyaz, ardından sarı olurlardı. Bir anda renksizleşir, sonra bir sonraki an renklerini yeniden kazanırlardı.
Sürekli değişiyor, sayısız tona bürünüyorlardı.
Manzara hem büyüleyici hem de sarsıcıydı.
Ne bir kara, ne bir gökyüzü, ne de bir yeryüzü vardı. Hiçlik her yeri kaplamıştı, yalnızca auroralarla doluydu.
SCRIB-! SCRIB-!
Ama aniden, bu tuhaf yerde bir ses belirdi.
Ses neredeyse duyulmazdı; fakat hiçbir şeyin var olmadığı bir yerde, bir gök gürültüsü kadar yüksek tınlıyordu.
Sesin kaynağında bir figür vardı. Bu yerde var olan tek şey oydu.
Birinin bu mekâna nasıl girebildiğini anlamak imkânsızdı. Fakat bundan bile daha anlaşılmaz olan şey, figürün yaptığı eylemdi.
SCRIB-! SCRIB-!
Sese biraz daha yakından bakıldığında, figürün elinin garip bir şekilde hareket ettiği fark edilirdi.
TAP-! TAP-!
Zaman zaman el titriyor, sayfaları ıslatan damlalarla birlikte sarsılıyordu.
SCRIB-! SCRIB-!
Yine de figürün eli hiç durmadı.
"Ö-özür dilerim... Her şeyi yaparım ama lütfen... geri dön."
Çatlamış dudaklardan dökülen bu fısıltılar, bastırılamayan duygularla karışıyordu.
Figür, bilinmeyen bir süre boyunca yazmaya devam etti. Ancak bu yerde zaman güvenilir bir kavram değildi.
Güneş, eski patronunun onu işten kovması sonucu iş aramaya başlar. En yakın arkadaşı İkra ise arkadaşı aracılığıyla ona yeni bir iş bulur. Ancak Güneş, işe başladıktan kısa süre sonra geçmişiyle bağlı bir gerçeği farkeder...