Nida Akalp kariyerini adaletin soğuk aynasında şekillendirmiş bir avukattır: gözünden okunan tek duygu, vazgeçmeyen bir kararlılıktır. Ancak iki yıl önce kaybolan kız kardeşi Gökçe'den beri hayatı, hukuk kitaplarının ötesinde bir hesaplaşmaya dönüştü.
O davada hüküm giyen Kaan Togan'ın cezası, Nida'nın zaferi gibi görünmüştü - ama zaferin gölgesinde yeni düşmanlıklar filizlendi. Kaan'ın abisi Esat Togan ise unutmaz, affetmez; onun için adalet, temizlenmesi gereken bir leke değil, kişisel bir savaşın bahanesidir.
Bu karanlığın ortasına, kim olduğu belirsiz, ince işleyen bir iz sürücü girer. Sessiz mektuplar, gölgeli takipler ve usul usul açığa çıkan ipuçları Nida'yı, mahkeme salonlarının ötesinde bir oyunun içine çeker. Esat'ın gerçek yüzünü ortaya çıkaracak olan ise sadece yasal argümanlar değil - cesaret ve tekinsiz takibat olacaktır.
Aileleri tarafından terk edilmiş iki kardeşin, adaletle intikam arasındaki ince çizgide yürüdüğü bir hikâye. Saklı sırlar gün yüzüne çıktıkça, Nida için tek seçenek kalır: savaşı göğüslemek. Çünkü bazı savaşlar yalnızca kazananı değil, kazananın ruhunu da değiştirir.
"Nida Kara, sen benden ne ist-" diyordu ki Esat, o sahte gülümsemesiyle. Araya girdim
Kan beynime sıçradı. Şişeyi elime aldım, masaya fırlattım. Cam parçaları saçıldı her yere.
"Bir daha o ismi ağzına almayacaksın!" dedim. Sesim titremedi, ama ellerim titriyordu.
"Senin haddine mi benim geçmişime dil uzatmak? Ben o soyadı mezara gömdüm, Esat Togan!
Sen hâlâ kendi karanlığında çürürken, bana geçmişimi hatırlatamazsın."
17 yıllık hayatını geçirdiği ailesinin öz ailesi olmadığını öğrenen Umay'ın hikayesini anlatıyoruz.
Klasik bir aile kitabı olabilir ama çok daha güzeli.