Ben bunları kimseye anlatmadım, dillendirmedim. Belki kırıldım, belki de sevindim. Ama hiç kızamadım sana. İnsan sevdiğine nasıl kızar ki zaten ?
Beni hep sevdiğini düşündüler, ben de buna inandım. Ama hiçbir zaman bilemedim beni sevip sevmediğini. Nasıl bilebilirim ki zaten ? Ben sana itiraf edemiyordum, sen de bir adım atmıyordun.
Nasıl bilebilirdim ?
Kalbimde taşıdığım ayrı bir şeydin hep benim için. Hala da öylesin.
Yeni bir sayfa açmaya çalıştım ama beceremedim. Unutamadım bir türlü seni. İyi yaptığım tek şeydi seni sevmek, onu da eksik yaptım zaten. Karşına çıkıp da söyleyemedim. Ama biliyor musun ? Ne olursa olsun, bilmeni isterdim..
Aslında aklımın almadığı bir hikayem vardı benim.
O gün o camiiye girip de onların kutsalı olan ezan sesinden rahatsız olduğumu söylediğimde bana nefret eder gibi bakan o adama günün birinde deli gibi aşık olacağımı bilmiyordum.
İşin komik yanı o adam da bunu tahmin dahi edemezdi.
Birbirinden ölümüne nefret etmesi gereken, tamamen zıt kutuplarda olan iki insan nasıl olmuş da bir araya gelmişti ki?
Dedim ya benim hikayem akıl almaz bir hikayeydi.
Dinine sımsıkı bağlanmış olan bir adama aşık olmak zordu. Hele de benim gibi hiçbir dine mensup değilsen daha da zordu.
Ama değiyordu. Onun tek bakışıyla karşılaşabilmek bile tüm bu zorluğa değiyordu...