Bir çığlık yankılandı geceye. O çığlıkla kaderin yönü değişti.
Bir sokağın sessizliğinde bir çığlık duyuldu.
Bir bıçak indi, bir kalp sustu.
Ve o anda dört hayat birbirine dolandı.
O gece hiçbir şey planlanmamıştı.
Bir ölüm, bir kurtuluş, bir kaçış...
Ve o kaçışta, korkunun içinden filizlenen bir sevgi.
Kanla başlayan yol, bir kalbin sığınağına dönüştü.
Birlikte kaçtılar.
Ama kaçtıkları şey birbirlerinden değil, geçmişlerindendi.
Her virajda biraz daha birbirlerine yaklaştılar,
her durakta biraz daha kendilerini buldular.
Korku yerini dokunuşlara bıraktı,
sessizlik yerini kalp atışlarına.
Kız, elindeki kalemi sıkıca tuttu;
okula değil, hayata yeniden başlamanın notlarını yazdı.
Oğlan, elindeki solmuş papatyayı sakladı;
bir gün yeniden açar umuduyla.
Artık yollar onları nereye götürürse götürsün,
birbirlerine dönmeyi öğrendiler.
Çünkü bazı insanlar aynı kazada tanışır,
ama o kazadan birlikte çıkmayı başarır.
Ve belki de en güzel hikâyeler,
ölümle değil - bir dokunuşla başlar.
Bazen en büyük kazalar arabalarla değil - kalplerle olur.
Ve bazı kaçışlar insanı uzaklaştırmaz...
Tam tersine, yaklaştırır.
Kaza - bir çığlıkla başlayan, bir bıçakla bitmeyen;
bir aşkın, bir korkunun ve bir vicdanın hikâyesi.
Hedefleri için gözünü karartmış olan Alin, bir yıl daha sınava çalışma kararı alır. Her şeyi bir kenara bırakmış, yalnızca derslerine odaklanmışken, kütüphanede tanıştığı bir adamla sınırlarını koruyacak mı yoksa yıkacak mıydı?