Aleksey, sobanın başında oturmaya devam etti. "Belki de bazı insanlar ölmez, demiştim ya... Belki bazı duygular da ölmez. Sadece şekil değiştirir."
Pavel, gözlerini dışarıdan ayırmadan konuştu:
"Ah, dostum. Eğer gerçekten Daria'ysa... Bu şehirdeyse... Onu bulmam gerek. Bu kez konuşmalıyım. Bu kez susmamalıyım."
Aleksey, sobanın başında oturuyordu hâlâ. Alevlerin titrek ışığı yüzüne vuruyor, gözlerinin kenarındaki çizgileri daha da derinleştiriyordu. Pavel pencerenin önünde, camın buğusuna yaslanmıştı. Daria'nın ismi, odanın içinde hâlâ asılıydı. Sanki biri tekrar edecek olsa, cam çatlayacak, soba sönüverecekti.
"Ah Aleksey... Azizim... Bu ismi duymayalı kaç yıl oldu, biliyor musun?" dedi Pavel, sesi neredeyse bir fısıltıydı.
Aleksey başını eğdi. "Yıllar, dostum. Ama bazı isimler vardır ki, insanın içinde zamanla değil, sessizlikle büyür."
"Hayatım koca bir mezarlığa dönüşmüşken ben neden yaşamaya devam ediyorum! Allah kahretsin neden bir tek ben ölemiyorum!"
🔥
Bir adam Giz Karay'ı arayıp gözlerindeki ışıltıdan kurtulmak istediğini söylediğinde o da gülüp geçmiş, dozu kaçmış bir şaka olarak görmüştü bunu. Fakat bazen bazı şakaların fazlaca can yakabildiğini sonradan öğrenmişti. Dahası bir şakayla baş başa olmadığını...
Yitirilen her bir soluğun ardında Giz Karay delirdiğini hissediyordu. Aklı gerçekliğin sularından çekiliyor, delirmemek için mücadele ediyordu. Fakat yalnız değildi, onu korumak için yanına verilen komiser Yiğit Ali Keskin'de gün geçtikçe ruhundaki neşeden arınıyor, ilk defa dalga geçtiği bu hayatın içinde gönlünü kaptırdığı o küçük kız çocuğuyla büyük bir oyuna kurban gidiyordu...
Bu; zihinlerin deliliğin sınırlarında dolaştığı, her bir yolun kanla yıkanıp ateşe verildiği, küçük bir kız ve polisin hikayesiydi. Fakat bilinmeyen bir gerçek de vardı ki o da, bu hikayede kaybettiğini sananlar kazanıyor, kazandığını sanalar ise kaybediyordu.
🔥
SON 23 SANİYE!
GÖZLERİNDEKİ IŞILTIYI HÂLA GÖREBİLİYORUM!