Batman’ın kırağı kokan sabahlarına, Dicle’nin yürek dağlayan sularına yazılmış bir kaderin hikâyesidir bu…
Azel Axa Xelatvan), cömertliği, adaleti ve mertliğiyle nam salmış büyük bir aşiretin tek oğludur. Babası Şêrzad Axa Xelatvan, altı yüz köyün ağalığını omuzlarında taşır ve soyunu sürdürme görevini Azel’e devretmek ister. Fakat Azel’in kalbi çoktan birine emanettir: Birgül (Bîrgûl) Xelatvan.
Birgül, geçirdiği talihsiz kaza sonrası belden aşağısı tutmaz olur. Bu acıya bir de kayınvalidesinin hakaretleri, küçümsemeleri eklenir. Birgül'ün “çocuk verememesini” ayıp sayan töre, genç kadının yüreğine her gün yeni bir yara açar.
Azel ise karısına kıyamaz. Ona dokunmaz, incitmez, gözünden sakınır. Ama baba Şêrzad Axa’nın sözü serttir:
“Evlat, bu soy kuma almadan yürümez!”
Azel, töreye ilk kez baş kaldırır. “Bîrgûl emanetimdir.” der ve ağalığı elinin tersiyle iter. Karısını alır, Batman’dan ayrılır ve Diyarbakır’ın kalabalığında hamallık yapmaya başlar. Birgül’ün ameliyat olması, yeniden yürümesi ve yuvalarının dağılmaması için her çuvalı, her yükü alnının teriyle sırtlanır.
Ama töre, bırakmaz peşlerini.
Azel’in annesi ve kız kardeşi, Birgül’e iffetsizlik iftirası atar. Aşiretin sözü ağırdır; dedikodunun hükmü bir ömür sürer.
Öfkesine yenilen Azel, karısını dinlemez… ve büyük bir günaha batarak hapse düşer.
Sekiz yıl sonra özgürlüğe çıktığında dünya değişmiş, Batman’ın yolları değişmiş, insanlar değişmiştir—ve en acısı Birgül de…
Artık yürüyebilen, dik duran, fakat başkasının nikâhlısı olan bir kadındır.
Azel, kendi elleriyle yıktığı yuvanın enkazına bakarken bir kez daha sınanır:
Aşk töreyle yenilir mi?
Yoksa töre, aşkın sınavı mıdır?
“Eklemêdir Koça Konak”, bir erkeğin aşkıyla töresi arasında sıkışmış hayatını, bir kadının onuruyla verdiği savaşı ve bir soyun parçalanışını anlatan, yüreğe işleyen bir roman…