"Kadere inanır mısınız? Ben inanıyorum. Aslında sadece inanmakla kalmıyor, onu görüyorum."
Diana.
Adımı söylerken bile dudaklarımdan dökülen bu kelime, taşıdığım o tuhaf, görünmez yükün gölgesinde kalır. Kaç yaşıma gelirsem geleyim, sabah uyandığımda aklıma düşen ilk şey, o ipliklerin sessiz fısıltısı oluyor.
Evet, yanlış duymadınız. İnananların kaderini, daha doğrusu ruh eşlerini görüyorum.
Her insanın sol bileği, doğduğu andan itibaren, Kaderin Kızıl İpliği denen o narin, incecik bağ ile mühürlenir. Bu iplik, tıpkı damarlarımızdaki kan gibi görünmezdir çoğu kişiye. Ama ucu, ister kıtalar ötesinde olsun isterse yan masanızda bir kahve içiyor, ruh eşinizin bileğine sıkıca bağlıdır. Mistik bir bağ, zamandan ve mekândan bağımsız bir söz.
Benim içinse, dünya, bu kızıl ipliklerin ördüğü dev bir dokuma tezgâhı gibi. Caddede yürüyen her yabancının, mağazadaki her çalışanın, gökyüzüne salınan her kuşun bileğinde o ince, titrek kırmızı parıltıyı görüyorum. Bazen iplikler birbirine karışmış, bazen gerilmiş, bazen de kopmaya yüz tutmuş bir halde. Ve ne zaman iki iplik birleşse, yani iki ruh eşi karşılaşsa, etrafa yayılan o anlık sıcaklık ve parıltı... Paha biçilemez.
Peki ya benim ipliğim?
Elbette, benim de sol bileğimde, diğerlerinden farksız, bir kızıl iplik var. Bileğimden doğup, odamın tavanına doğru kıvrılarak yükselen bu bağ, bilinmeyene, benim "Ruh Eşim" denilen o kişiye uzanıyor.
İsteseydim, onu bulabilirdim. Yeteneğimi kullanarak ipliği takip edebilir, o son düğümü atacak kişiye ulaşabilirdim. Ama etmedim. Hiç merak etmedim.
Bunca yıl, başkalarının mutlu sonlarını izleyen bir seyirci olmakla yetindim. Çünkü kim, benim gibi tuhaflıkları olan, gereksiz bir yeteneğin yükünü taşıyan, sürekli başkalarının en mahrem bağlarını gören birini gerçekten isterdi ki?
"Seni öpsem bana kızar mısın?"
"Hayır,"
"O zaman?"
"Detayları kaçırıyorsun."
"En azından seni kaçırmıyorum."
"Beni de kaçırdın."
"O anlamda değil!"
๛✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰
Yayınlanma tarihi:18.07.2025
Lorenzo&Lidya୨ৎ