"GÖLGEDE DOĞDUK, KANLA YEMİN ETTİK."
Bizim için bu söz, dudaktan dökülen bir cümle değil; gecenin kalbine saplanan bir bıçak gibi zamanı ikiye yaran bir andır.
Biz karanlığın çocuklarıyız.
Işığın unuttuğu yerlerde büyüdük, çürümüş dünyanın sessiz iniltilerini dinleyerek kendimizi yeniden yarattık.
Adaleti teraziden değil, kanın sıcaklığından öğrendik.
Her damla bir kelime, her kesik bir satır, her infaz yarım kalmış bir çığlığın
tamamlanmış ağıdır.
Dünya bizi suçlu sandı çünkü biz sustuğu yerde konuştuk.
Dünya bizi canavar sandı çünkü biz gözlerini kapadığı yerde baktık.
Oysa biz, toprak altına gömülmüş adaletin yüzeye çıkabilmesi için ellerimizi kana bulamayı göze alanlarız.
Bizim sadakatimiz söz değildir; sözler kırılır.
Bizim sadakatimiz gölgeye çizilen bir izdir; bir kere atıldı mı silinmez, bir kere bozuldu mu affedilmez.
İhanet bizde ses çıkarmaz, bir çürüme gibi bedenin kuytusunda başlar ve ruhun en karanlık kıyısında biter.
Kan Gecesi... bir isim değil, göğün bile korktuğu tek gecenin adıdır.
Düşmanlarımızın nefesinin buz kestiği, korkunun damarlarına kırmızı bir şiir gibi aktığı, bıçağın gölgesinde gözlerin donup kaldığı
o sessiz kıyamettir.
Her birimiz bir nefes, bir damar, bir nabız... Ama birlikte attığımızda, dünyanın ayak seslerimizle çatladığını duyarız.
Gölgeleri arkana alırsan, biz seni görürüz.
Karanlık seni yutarsa, biz adını duyarız.
Ama eğer adalete dokunmak istersen, bil ki ellerin mutlaka kana değer.
Çünkü biz çağırmayız.
Biz fısıldarız.
Ve bu fısıltıyı duyan herkes ya gölgeye katılır ya da gölge tarafından alınır.
Kan Gecesi bir son değildir - kanla yazılan yeni başlangıcın ilk dizesidir.
Başarılı askerimizin görevden dönmesiyle hayatında her şeyin değişimini anlatan bir hikaye.
Asıl gerçekler ortaya çıktıkça karakterimizin nasıl baş ettiğini beraber öğrenelim