O bir misantropist. O kendisinden başka kimseyi sevmiyor, insanlardan nefret ediyor. Onun adı Venüs, Eylül, Selin, Su, Helen, Berrak yada ismi sorulduğunda aklına gelen herhangi bir isim. Kimseye söylemez ismini, kimseye açmaz kalbini, kimseye vermez değerini. Kimseye dediysek sanmayın ki Mirza da bunların içinde.
Mirza Maran. Mardin'in en güçlü ailesinin en büyük erkek evladı. Maran holdinglerinin yönetimi ona ait. Kürtlere ve aşiret kurallarına bağlı kalmayı sevmediği için olabilidiğince ailesinden uzak kalmaya çalışıyor. Mardin de yüreklere korku salan, insanları önünde saygıyla eğilten biri İstanbul da gecelerin sahibi, çapkın, har vurup harman savuran biri. Hayatını ikiye ayırmış olan bu adam hiç beklemediği bir şekilde kaptıracak gönlünü gerçek adını bile bilmediği bir kıza. İmkansızlık derecesini bilerek sevecek onu, ne kadar tehlikeli olduğunu bilerek, ne kadar zor olduğunu bilerek. Ve yine, ne kadar güzel olduğunu bilerek.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."